Teknolojinin hızına yetişmek mümkün değil! Gelişme ve yeniliklerin kullanıcıya sağladıkları; güven, konfor, düşük maliyet ve en önemlisi, insanın en değerli hazinesi doğayla barışık olması. Hep deriz ya çocuklarımıza nasıl bir gelecek bırakıyoruz diye… Bize sonsuz cömertliğiyle her türlü nimetini sunan doğanın korunması, çocuklarımız gelecekteki en önemli teminatı. Sahip olduklarımız bize ne kadar hizmet ederse etsin bitmiş bir doğa varsa hiç birinin işe yaramayacağı yadsınamaz bir gerçek!
Yaşlı dünyamızın ki 4,5 milyar yaşında olduğu bilim adamları tarafından ifade ediliyor; 130 bin yaşındaki insan neslinin yıkımlarına ne kadar direnmiş olsa da izafi olarak kendinden çok daha genç bu canlı türünün şiddetini daha fazla tolere edemeyeceği aşikâr. Geç gelmiş bir “akıl” insanoğluna dur bakalım bir taraftan kendi gelişmen için teknolojiyi sınırsız kullanıp geliştirirken doğayı da mahvetme diyor!
Bu geç gelen “akıl” artık insan yaşamının her alanında yapılan çalışmaların doğayla barışık olmasına önemle dikkat etmekte. Her gelişmenin ve değişimin olmazsa olmaz unsuru enerji nasıl sağlanıyor, nerden sağlanıyor ve doğayla barışık mı yoksa doğaya zarar mı veriyor artık bu “akıl” sorgulamakta.
Ve lafı fazla uzatmadan taşıma sektörüne geldiğimizde yaşamsal alanlarımızın her noktasında bulunabilen ve temel ihtiyaçlarımızın sağlanmasında görev üstlenmiş araçların kullandığı enerjinin doğa ile barışık olması çok büyük önem arz etmekte. Taşıma esnasında kullanılan fosil yakıtların havaya saldıkları atıkların çevreye verdiği zarar araştırma ve geliştirmecilerin temel motivasyon noktası olmakta. Gelişmiş motor teknolojileri hep bu düstur doğrultusunda geliştirilip, üretiliyor.
Fosil yakıtlar; asit yağmurlarına neden oluyor, ozon tabakasını delip, havadaki oksijen miktarını düşürüyor, iklimleri değiştiriyor, hava ile su kirliliğine sebep olurken en önemlisi insan sağlığını mahvediyor. İşte tüm bu nedenlerle gösterilen çabalar; olumsuz etkileri minimize edecek yeni sistemleri keşfetmek, geliştirmek ve sektörün uygulamasına sunup kısa sürelerde entegre olmalarını sağlamak yönünde.
Bu doğaya önem veren öncü kuruluşlardan biri de SOCAR. Yeni geliştirdikleri “Dual System” ile taşımacılara yakıt olarak değerlendirecekleri doğayla barışık bir kombinasyon önermekteler. Bu sistem hem motorin hem CNG’yi birarada kullanarak araca enerji sağlıyor. Bu sayede yakıtın neden olduğu atıklar doğaya minimum zarar verir nitelikte.
Biz de bu sistemi sizler için mercek altına aldık. ‘Dual System’ nasıl bir sistem, CNG ve motorinin bir arada kullanılmasının doğaya, kullanana, araca etki ve faydaları neler? Risk barındırıyor mu? Kolay uygulanabilen bir sistem mi? Yakıta erişim kolay mı? Yakıt maliyetlerine etkisi nedir?… gibi bir çok soruya cevap aradık.
Tüm cevaplar sizler için derlendi; teknik kişilerin sistemin detaylarına ilişkin verdikleri bilgiler, sisteme geçiş yaparak kullanmaya başlayan firma yetkilileri ve şoförlerin yorumları ile gerçekleştirdiğimiz testler dosyamızda yer alıyor. İlgiyle okuyacağınızı ve kafanızdaki birçok sorunun cevabını bu çalışmada bulacağınızı tahmin ediyorum.
“Doğayı koruyalım!” diyerek sözlerimi sonlandırıyor ve sizi dergimizle baş başa bırakıyorum.