Her sorunu tüm açıklığıyla dile getiren Başkan Akça, sektörün yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını belirterek “2020’de taşıyıcı kooperatiflerin sayısı azalacak; çünkü lojistik firmaları ciddi bir şekilde büyüyor. Bundan dolayı da kooperatifler eziliyor. Şehirlerin öz çocuklarını, kooperatifleri lojistik firmalarına boğduruyorlar. Hem de aslanı kediye boğdurur gibi. Yavaş yavaş kan kaybediyoruz.” diye konuştu.

“Günden Güne Kazançlarımız Eriyor”

İlk olarak kooperatifi tanıtan Başkan Akça, yeni kanun ve yaptırımların kendilerini yorduğunu söyledi. En büyük sorunlardan birisinin sigorta maliyetleri olduğunu anlatan Akça “Samsun Merkez Limanı’nda hizmet veriyoruz. 143 üyemiz bulunuyor. Genellikle çevre illerle çalışıyoruz. Sektördeki daralmadan dolayı üyelerimizin kazançları çok düştü. Kanunlar ve yeni yaptırımlar bizleri çok yoruyor. Artık öyle bir konuma geldik ki; sahip çıkanımız, derdimizi anlatacağımız kimse yok. Federasyondan ya da Ulaştırma Bakanlığından muhatap olacağımız hiç kimse yok. Kazancımız günden güne eriyor.” dedi.

“Sahte Faturayı Benzinlik Verdi, Cezasını Ben Ödedim”

Sahte fatura yüzünden kendisinin başına gelen olaylardan bahseden Akça “Yasal olarak aldığımız yakıtlarda bile denetleniyoruz. Çoğu aldığımız akaryakıtın faturası sahte çıkıyor. Faturayı verenler sıkıntısını çekmiyor; ama maliye bizi öyle sıkıştırıyor ki, işlemediğimiz suçtan dolayı mağdur oluyoruz. Sahte fatura nedeniyle 20-30 bin lira ceza alanlar oluyor. Kendimden örnek vermem gerekirse, 2016 yılındaki defterlerim incelemeye alındı ve 32 bin lira ceza aldım. Neden? Benzinlikten aldığım fatura sahte çıkmış. Benzinliğe hiç sesini çıkaran yok, aynı şekilde faaliyetine devam ediyor. Biz alnımızın teriyle, bileğimizin zoruyla, canımızla, malımızla, emeğimizle, sermayemizle hizmet verirken ceza ödüyoruz. Haksızlığı ve usulsüzlüğü yapanlar ortada rahat rahat geziyor.” dedi.

“Süre Doluyor; Ancak Kenara Çekeceğimiz Park Alanı Yok”

2020 yılıyla birlikte nakliye sektörünün gündeminde yer alan dijital takografı değerlendiren Akça “4,5 saat yol gidip sonrasında istirahat edeceksiniz. Süre doluyor; ancak kenara çekeceğimiz park alanı yok! Yolun kenarına dursanız, polisler tarafından ceza yazılıyor. Yürüseniz takograf ihlalinden ceza yiyorsunuz. İki arada kaldık, ne yapsak suç oluyor!  Dijital takografta bir şoförün günde 9 saat araç sürme hakkı var. Buradan Ankara’ya 10 saatlik yolu var ve zor gidiyor. Ankara’ya 20-50 kilometre yol kala süre doluyor. Yükünü boşaltıp ertesi gün yeni yük alıp dönmesi lazım. Bunu da yapamıyor.

Otoyollarda istirahat etmeye kalkıştığımız zaman rahat dinlenemiyoruz. Ufak bir ses geldiğinde hemen sıçrıyoruz. Hemen çevreyi kontrol ediyoruz. Acaba yükümüz mü çalınıyor yoksa mazotumuz mu çalınıyor? Mazot çalındığında hırsız belli olmasına rağmen, ‘Güvenli yerde neden yatmadın?’ denilerek suçlu bile çıkarılıyoruz. Tesis yok, olanların durumu da içler acısı. Bize ayrılan yerlerde tuvalet, duş ve restoran yok. Her taraf pislik içerisinde! Ulaştırma Bakanlığının memurlarını görevlendirip, kamyon ve tır parklarını denetlemesini isterim. İçler acısı bu durumu görsünler. Vergimizi bir gün geciktirmiş olsak aracımıza haciz gelir. Bir bandrol eksik ödesek, bir şekilde bu para bizden alınır. Devlet alacağını bırakmıyor ama karşılığı yok.” diye konuştu.

“Türkiye’yi Ayakta Tutan Sektör Biziz”

Ton/kilometre uygulamasının artık yürürlüğe girmesi gerektiğini ileten Akça “Yük aldığımızda sadece gidiş parası ile şoföre yemek parası veriliyor. Kazanca bakıyorsunuz; 2-3 gün gitmişsiniz ve elde kazanç yok. Buna Ulaştırma Bakanlığımızın bir fiyat denetlemesi getirmesi gerekiyor. K1 Yetki Belgesi’ni çıkartırken, ton/kilometre uygulaması da olacak denildi; fakat devlet alacağını her zaman bizden alıyor. Vereceği ise hiçbir zaman aklına gelmiyor. En büyük vergiyi ödeyen biziz. En fazla yakıt kullanan da bizleriz. Türkiye’yi ayakta tutan sektör biziz!” çıkarımında bulundu.  

“İşi Bırakmak İstediğinizde Bütün Emekleriniz Boşa Gidiyor”

İş potansiyeline karşın araç sayısının fazla olduğunu ve bu durumun kazançlarını etkilediğini kaydeden Akça “K1 Yetki Belgesi’ni gündeme getirmeliyiz. Bu belgenin devri ya da satışı yok. Emeklilik durumunda sağlayacağı bir fayda yok. Belge 1,5 yıl içerisinde araç almazsanız ölüyor. Taksi, dolmuş ve servis araçlarının da plakaları var. Hepsinin plakaları dondurulmuş ve sabitlenmiş. Sonrasında para ile devir hakkı var. Biz K1 Belgesi’ni alırken dünyanın parasını verdik, sürekli vergilerini ödüyoruz, süresi gelince yeniliyoruz, her araç değiştirmemizde para ödüyoruz; ama işi bırakmak istediğimizde bütün emeklerimiz boşuna gidiyor. Zaten araç sayısı da çok fazla. Birçok araç çalışmıyor ve iş bekliyor. 3-4 günde bir işe gittiğimiz zamanlar oluyor. Dışarıdan bakanlar kamyoncunun çok paralar kazandığını düşünüyor; ancak durum öyle değil.” ifadelerine yer verdi.

“L1 Belgesinden Rant Sağlanıyor”

Birçok fabrikanın aldığı L1 Belgesi’ni kiraya vererek rant sağladığını sözlerine ekleyen Akça “Fabrikaların bize ödediği nakliye ücretleri gözlerinde büyüyor. Fabrika sonrasında kendisine bir araç alıyor. Fabrikaların kendi ürünü dışında yükleri çekmemesi gerekir. Onlar ise bizlerden daha rahat belge alıyor, ucuza mal ediyorlar. Sadece L1 Belgesi alıp kiraya veriyorlar ve rant sağlıyorlar. Bizim ise K1 Belgesi’ni devir hakkımız yok. Sadece devletimizden devir hakkı istiyoruz. Çok büyük bir şey istemiyoruz.” açıklamasında bulundu.

“Yüzde 100 Enflasyon Görülüyor”

Enflasyonun arttığını ve bu artışın nakliye ücretlerine yansımadığını ifade eden Akça “Kazandığımız 3-5 kuruş var, onu da sanayide harcıyoruz. Bu yıl için, ‘Enflasyon düştü hatta yok’ deniliyor. Geçen yıl 1.200 liraya aldığımız bir lastik, şu an 2.500 liradır. Yüzde 100 enflasyon görülüyor. Kendi aracımın kalorifer peteğini geçen yıl 300 liraya değiştirdim. Bu yıl yine delinmiş ve 650 lira verdim. Bizim nakliye fiyatlarına bakıyorum; sürekli düşüyor! Geçen yıl bin liraya gittiğimiz bir yere, şu anda bin 100 liraya zor gidiyoruz. Firmalardan bunu da zar zor alıyoruz. Sadece yakıta gelen zamlar dikkate alınıyor. Zaten yakıta gelen zamların da tamamını yansıtmıyorlar. Örneğin; yakıta bugün yüzde 30 zam gelse, biz ancak yüzde 10’unu zam olarak alabiliyoruz. Aracın amortismanlarını kimse düşünmüyor. Yeni araç alma şansımız bu yüzden yok. Eski araçlarla sanayilerde tamirci tamirci geziyoruz. Bugün yeni araç almak isterseniz, 600 bin lira vermek durumundasınız. Buna 150 bin lira da dorse fiyatını koyun. 750 bin lira sermaye ile başka bir iş yapsak, bu işte göremediğimiz saygıyı görürüz.” çıkarımında bulundu.

“Aslanı Kediye Boğduruyorlar”

Kooperatiflerin güven verdiğini fakat gün geçtikçe kan kaybettiklerini anlatan Akça, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Biz yıllar önce sigara nakliyesi yapıyorduk. Bir gün karşısında araç sayımız yetersiz geldi. Dışarıdan 2 tane araç tuttuk. Bu araçlardaki sigaralar çalındı ve çalınan yükün parası bizden faizinin faiziyle geri alındı. Biz bu paraları ödedik. Bu durum şahıs firmasının başına gelse bırakıp giderdi. Bugünün parasıyla trilyonları buluyor. Bu bir güvendir; fakat şu an biz taşımıyoruz. Bir lojistik firma geldi ve taşıma işlerini yürütüyor. 2020’de taşıyıcı kooperatiflerin sayısı azalacak. Çünkü lojistik firmaları ciddi bir şekilde büyüyor. Bundan dolayı da kooperatifler eziliyor. Şehirlerin öz çocuklarını, kooperatifleri lojistik firmalarına boğduruyorlar. Hem de aslanı kediye boğdurur gibi. Yavaş yavaş kan kaybediyoruz.”