Birincisi düzenlenen ve üç oturum olarak gerçekleştirilen konferansın ilk oturumunda “Lojistikte yeni eğilimler” başlıklı bir konuşma yapan İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doçent Doktor Murat Erdal, artık üreticinin birim maliyetlerinin düşürülmesi için kara ve deniz taşımacılığında kapasite artırımına gittiğini ifade etti. Murat Erdal," Üretim ve dağıtım küreselleştikçe kıtalararası ve bölgelerarası ürün hareketi de artmaya başladı. Trendler beraberinde yüksek kapasiteli tankerler, yüksek kapasiteli konteyner gemilerinin inşa olmasını meydana getirdi. Demiryolunda “boogie” denilen teknolojiler, demiryolu ile çift kat konteyner taşımacılığı gündeme geldi. RO-LA adı verilen karayolu araçlarının demiryolu üzerinde taşınması hız kazandı. Havayolunda yeni tip kargo uçakları (freighter) üretilmeye başlandı. Denizyolu, demiryolu, karayolu, havayolu liman ve terminal teknolojileri ve yönetimi anlayışları radikal bir biçimde değişmeye başladı. Lojistik köylerden, lojistik üslerden söz edilmeye başlandı. Bütün bunlar çok önemli gelişmeler " diyerek konuşmasını sonlandırdı.
“İntermodal taşımacılık sorunlarımıza çözüm getiriyor…”
RODER Genel Müdürü Cumhur Atılgan ise konuşmasında, “İntermodalite”nin bugün lojistik sektörü içerisinde yeni bir kavram ve son derece önemli bir konsept olarak karşımıza çıktığını belirtti ve şöyle devam etti: “Türkiye için kota ve vize sorunları çok ciddi birer tehlike olarak karşımıza çıkıyor. İki gün önce Alman Büyükelçiliği’ndeydik ve orada güzel bir sonuç elde ettik. Ancak bu sonuç ile eski haklarımızı elde ettiğimiz için sevinmeye başladık. Bunu oldukça ilginç bir olay olarak görüyorum. Yeni bir açılım, yeni bir hak kazanmış değiliz. Sadece eskisine döndük diye sevinecek hale geliyoruz. İşte intermodal taşımacılık bütün bunlara bir çözüm getiriyor. Çünkü bu ülkelerden geçişlerde, vize ve geçiş belgesi kotaları sorunlarının hepsini ortadan kaldırıyor. Araçlarımızın amortisman maliyetleri, vize ücretleri, geçiş belgeleri ücretleri, kapılardaki beklemeler hesaba katıldığında bu taşımacılık modalitesinin ne kadar önemli olduğunu görebileceğimizi düşünüyorum.” dedi.
Artık “Just-In-Time” değil “Now”!
Konferansta, Lojistik eğitimlerinin ülkemizde belli başlı üniversiteler tarafından sahiplenilmesinin memnuniyet verici olduğuna ve Türkiye'de lojistik bilincinin hızla arttığına dikkat çeken UTİKAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Arif Davran, "UTİKAD olarak 2003 yılında Ankara'da bir lojistik konferansı düzenleyip, "Türkiye Lojistik Üs Olmalıdır" demiştik. Bugün bu sloganın kamu ve özel sektör tarafından da sahiplendiğine şahit oluyoruz. Bu son derece memnuniyet verici bir gelişmedir" dedi. Arif Davran dünyada taşımacılık alanındaki en dikkate değer eğilimin, gönderilerin birim miktarı ve boyutlarının küçülmesine karşılık, teslimat sürelerinin kısalması yönündeki taleplerinin artması olduğunu kaydedip, "Artık taşımacılık dünyasından ‘Just-In-Time’ yani tam zamanındanın ötesinde, ‘ Now’ yani ‘şimdi’ teslimata doğru bir yönelim mevcut. Artık insanlar küresel çapta satın alıp, satın aldığını en kısa sürede elinde görmek istiyor. Bu açıdan taşıma sistemlerinin, daha da önemlisi gümrük ve bağlantılı hizmetlerin hızının artırılması büyük önem taşıyor" dedi.
Günün ikinci oturumunda Cumhur Atılgan, kombine taşımacılığın avantajlarını örnekleyerek açıklarlarken, UTİKAD Yönetim Kurulu Üyesi Turgut Erkeskin ise öğrencilere Freight Forwarder mesleğinin lojistik zincirinde üstlendiği işlevler hakkında bilgi verdi.
“Demiryolları seçimlerde slogan olarak kullanılıyor…”
Üçüncü oturumda Demiryolu Taşımacılığı Derneği Başkanı Mete Tırman demiryolu taşımacılığında yaşanan sıkıntılarından bahsetti. Tırman, demiryollarının seçimlerde slogan olarak kullanıldığını ancak iktidar olduktan sonra unutulduğunu vurgularken, son dönemlerde ise Avrupa Birliği’nin de baskısıyla demiryollarının gündeme alındığını, AB’nin pazarları birbirine bağlamak için taşımacılığa ihtiyacı olduğunu ve pazarların birbirine demiryolları ile bağlandığının altını çizdi. AB ve Amerika’nın son yıllarda demiryollarında serbestleşmeye geçtiklerini belirten Tırman, bunun da alt yapıyı devletin yapması ve üst yapıyı ise özel şirketlerin kullanımına bırakması ile gerçekleştiğini söyledi. Tırman, demiryollarında hızlı bir biçimde Avrupa standartlarına uygun bir hale gelinmesi gerektiğini, aksi takdirde multi-modal taşımacılığın bir halkasının eksik kalacağını ifade etti. Mete Tırman’dan sonra söz alan İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nden emekli olan Prof. Dr. Güngör Evren ise Türkiye’nin de dahil olduğu; “Onbeşler”in toplam 72 bin km demiryoluna sahip olduğunun, ancak bunun yüzde 11.3’nün bizim olmasının yanıltıcı olduğunu vurgulayarak, nüfuza oranla demiryollarımızın ve demiryolunun kullanımının çok az olduğunun altını çizdi. Öncelikle yapısal dönüşümün gerçekleştirilmesi ve kadroların güçlendirilmesinin gerektiğini belirten Evren, sözlerini şöyle bitirdi: “ Ulaştırması iyi yürütülemeyip de kalkınabilen bir ülke yoktur. Aynı şekilde demiryolu olmadan da ulaştırma gelişemez.”
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |