Zararın sebebi kapasite eksikliği mi, yoksa kötü yönetim mi, yoksa beklenmeyen düzeyde artan talebe cevap verebilme becerisindeki yetersizlik mi?
Yıllar öncesinden beridir özel firmaların “Tren İşletmeciliği” statüsü ile yük taşımaları yapmasına olanak sağlayan mevzuatların yürürlüğe girmesine rağmen bu konuda istekli firma sayısı beklendiği kadar olamadı. Bir iki firmanın soyunduğu bu girişimin önündeki en büyük engel lokomotif ve vagon maliyetlerindeki yükseklik oldu. Bu konuya çözüm olarak da TCDD A. Ş.’nin söz konusu firmalara bu araçları kiralaması yoluna gidildi. Tabii TCDD A. Ş.’nin kendi verdiği yük taşıma hizmetine ek olarak. Ancak altyapıya ilişkin sıkıntılar ve talebe uygun yeterli oranda vagon ve lokomotif sağlanamaması beklenen performansa ulaşmayı engelledi. Ben söylenenlerin yalancısıyım! Doğru yanlış düzeltirsiniz.
Yük taşımalarında en büyük sıkıntılardan biri söylediğim gibi vagon yetersizliği… Ziyaret ettiğim ilgili birimdeki bir üst düzey yönetici beyefendi, makamına gelip koltuğa oturduğum andan kalkana kadar sürdürdüğü fırçalama faaliyeti esnasında- ki benim kendilerine muhalif ve kötü niyetli bir kimse olduğumu sandığını sanıyorum.- bu konuya verdiği cevap şu oldu; “ Siz bir vagonun ne kadar zamanda, nasıl üretildiğini biliyor musunuz?”. Evet tabii bilmediğim için sizi ziyaret ettim diyemedim korkudan… Korkudan şeyi de soramadım; TÜDEMSAŞ vagon üretip ihraç ediyor ya, bunu da artıracak ya, önce bizim ihtiyacımıza cevap mahiyetinde üretilmiş vagonlar TCDD A.Ş.’nin taşıma potansiyeline eklense olmaz mı?
Sonra yine aynı değerli beyefendiye lojistik firmalarının yaşadıkları işletme sıkıntılarını, uzun zaman dilimlerinde bekletildikleri şikâyetini ve bu nedenle demiryolunu taşımalarında kullanmak istemediklerini ifade ettiğimde şu cevabı aldım; “ Ben başı sıkışınca bana gelene hizmet vermek yerine uzun yıllardır bizimle taşıma yapan 200 firmaya tabii ki öncelik veririm. İşte bu nedenle bizi karalıyorlar.” Olur mu olur!
Valla ben bilmem, bilen bilmeyene anlatsın. Birilerinin dediği gibi bu değerli ve çok önemli kuruluşun pek de başarılı bir çizgide görülmeyen durumu; özelleştirme sürecinin beklenen bir devamı ve sonucu mu? Olmaz değil mi? Denizyolları, sonra demiryolları ve kara yolları yabancıların eline geçmiş bir ülke gelecekten ne bekler düşünmek dahi istemiyorum!
Ancak benim gerçekten anlayamadığım bazı durumlar var gözlemlediğim. Mantığımın kavrayamadığı, çözmekte zorlandığım ve hatta çözemediğim durumlar. Nasıl oluyor bu işler; kim planlıyor, kim uyguluyor? Planlayanın uygulamadan uygulayanın plandan haberi var mı? İşler bir bütünsellik içinde yürüyor mu? Yoksa herkeste bir korku mu var; aman yanlış bir şey demeyim, yanlış bir şey yapmayım, bunu görmeyim deyip susuyor mu? Korku herkesi sardı mı yoksa. Bakın ben nasıl korkuyorum artık!
Özetle benim merakımı cezbeden konulardan biri bu demiryolları meselesi. Firmalarla konuşmaya devam edeceğim. Konuştuklarımı da sizlere aktaracağım. Bilgileri çoğaltacağım. Tabii ki yanıldıklarım olabilir. Tabii ki eksiklerim olabilir. Yapacak bir şey yok! Birileri gerekirse düzeltir. Gerekirse cevap verir. Kimsenin sesi çıkmıyorsa demek ki doğru yoldayım.
Bu seferlik bu kadar.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |