CEO Vekili ve Teknolojiden Sorumlu Başkan Prof. Dr. Peter Gutzmer, “Otonom sürüş, elektrikli araçlar ve ağ oluşturma vizyonlarının nasıl gerçeğe dönüştürülebileceğini gösteriyoruz. Otomotiv endüstrisi, bizim de içinde geliştirme ortağı olarak rol aldığımız ciddi bir değişim geçiriyor” dedi.
Schaeffler’in kentsel alanlar için geliştirdiği kompakt mobilite çözümü “bio-hybrid,” standın en ilgi çeken unsuru oldu. Bu üstü kapalı mini-araç, sadece hava şartlarına karşı koruma sağlamakla kalmıyor. Yüksek sürüş stabilitesi sağlayan dört tekerlekli bu araç, iki metreden biraz uzun boyu ve 85 cm eniyle çok az yer kaplıyor. Tahrik gücü, Schaeffler tarafından geliştirilen elektrikli bir aktarma organıyla sağlanıyor. Prof. Dr. Peter Gutzmer, “Hızla büyüyen kentsel alanlarda gelecekte mobilite ihtiyaçları da değişecek. Vizyonumuzun soyut eskizlerini üretmekle yetinmek istemiyoruz. Kullanıma hazır prototiplerimizle, gerçek ürünleri hayata geçirebilme kapasitemizi gösteriyoruz.” şeklinde konuştu.
Schaeffler aynı zamanda, bileşen düzeyinde yaşanan değişimi de ele alıyor ve dijitalleşme alanındaki katkılarını sergiliyor. Teknoloji şirketinin klasik ürünü olan rulmanlar, geleceğin ağa bağlanan otomobillerinde sensör hâline geliyor. Rulmanlara mikroskobik düzeyde entegre edilen sensör kaplamalar, gelecekte tork, devir hızı, kuvvet ve sıcaklık ölçümlerinin yapılabilmesine imkan verecek ve böylece paha biçilmez veriler sağlayacak. Gutzmer’e göre, “Otomobiller nesnelerin internetinin bir parçası haline gelecek. Hareketli ve yüke maruz kalan her türlü uygulamada kullanılabilen sensör rulmanlarımız, sürücülere, filo yöneticilerine ve servislere ilk elden veriler sağlayacak.” Schaeffler’in hâlihazırda üretmekte olduğu viraj denge çubuğu gibi elektromekanik kumandalar, gelecekte nesnelerin interneti için veri sağlayabilecek. Viraj denge çubuğu, virajlarda veya engebeli yollarda sürüş sırasında otomobil şasisi üzerinde oluşan hareketleri telafi ediyor. Akıllı tekerlek rulmanlarıyla, yüksek hassasiyetli uydu navigasyon sistemiyle ve iletişim modülüyle bir araya geldiğinde, gelecekte, yol koşullarının gerçek zamanlı görüntüsünü üretebilmek mümkün olacak. Bu da, arkadan gelen araçlara veya altyapı operatörüne bilgi göndermek için kullanılabilecek.
Örneğin, şehir içinde kendi kendine yolunu bulabilen sürücüsüz taksilerde kullanılacak geleceğin şanzımanları ve elektrikli araçları, Schaeffler’in fuarda odaklandığı diğer konular. Bu durumda, akü hariç tüm sürüş bileşenleri tekerleğin içinde yer alacak. Bu da, bir yandan mükemmel manevra kabiliyeti sunarken diğer yandan da son derece iyi kullanılabilir alan oranı sağlayan otomobillerin üretimini mümkün kılacak. Gutzmer şöyle diyor: “Geleceğin kentsel alanları, trafikte olabildiğince az yer kaplamanın yanı sıra maksimum mobiliteyi gerektirecek. Porya tahrikli motor gibi inovatif sürüş konseptleri, hem yeni mobilite tiplerini mümkün kılıyor, hem de dijitalleşme açısından son derece önemli bileşenler.” Klasik araçlardaki dijitalleşme düzeyi de giderek artıyor. Dolayısıyla Schaeffler, CES fuarında bunun için gerekli olan teknik çözümleri sergiliyor. Bunlar arasında 48 Volt teknolojilerinden, plug-in hibrid araçlar için yüksek voltaj modüllerine ve tam elektrikli araçlar için elektrikli akslara kadar çeşitli çözümler yer alıyor.
CES fuarında, Schaeffler’in kısa süre önce açıkladığı Gelecek için Mobilite stratejisini, teknik açıdan nasıl hayata geçirdiklerini bir kez daha ortaya koyduklarını ifade eden Gutzmer, “Ayrıca, geleceğe yönelik mobilite fikirlerini gerçekleştirmek için ortak arayan girişimcilerle yeni ortaklıklar kurmaya açığız." diye konuştu. Schaeffler, araştırma ve geliştirme ağını büyütmek için büyük çaba gösteriyor ve bu alanda dijitalleşmeye özel önem veriyor.