Kızıldeniz'de yaşanan deniz taşımacılığı krizinin Türkiye için bir fırsata dönüşebileceğini belirten Keleş, kriz nedeniyle Ümit Burnu rotasının kullanımının arttığının, bu durumun Asya ve Avrupa arasında alternatif ticari rota ihtiyacını net bir şekilde ortaya çıkardığının altını çizdi. Keleş ayrıca, bu krizle özelikle Avrupalı şirketler için üretim hatlarını Çin'den yakın coğrafyalara taşıma fikrinin tekrar önemli bir gündem maddesi haline gelebileceğini söyledi.
Yemen'deki Husilerin Kızıldeniz'de İsrail bandıralı ya da İsrail limanlarına giden ticari gemilere yönelik başlattığı saldırılar devam ediyor. Söz konusu saldırıların ardından denizcilik şirketleri seferlerini askıya almaya veya rotalarını değiştirmeye başladı.
Ümit Burnu'ndan geçen gemi sayıları artıyor
Oxford Üniversitesi tarafından oluşturulan PortWatch verilerine göre son iki ayda Ümit Burnu'ndan gemi geçişleri artış gösterdi. Kasım 2023'te Ümit Burnu'ndan günlük 50 kargo ve tanker gemisi geçerken, bu rakam ocak ayı sonu itibarıyla 85'e ulaştı. Ticaret hacmi de aynı şekilde artış gösterdi. Bölgedeki günlük ticaret hacmi 4,8 milyon tondan 7,2 milyon tona çıktı. Denizcilik araştırma şirketi Drewry tarafından hazırlanan Dünya Konteyner Endeksi'ne göre ise kasım ayında bin 382 dolar seviyesinde olan konteyner bileşik endeksi şubat itibarıyla 3 bin 786 dolar seviyesinde seyrediyor. Rakamların geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 90 artış gösterdiği, kasımdaki seviyesine göre ise yüzde 174 daha yüksek olduğu görülüyor.
Çin'den çıkış zor ancak artık daha sık tartışılacak
Dünyadaki siyasi belirsizliklerin artarak devam edeceği de dikkate alındığında, pandemi döneminde sıklıkla tartışılan, üretim üstlerinin Çin'den daha yakın coğrafyalara taşınması fikrinin özelikle Avrupalı şirketler için tekrar ana gündem maddelerinden biri haline geleceğini söyleyen Sertrans Logisitics Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Keleş şu yorumlarda bulundu: “Kızıldeniz'de yaşanan deniz taşımacılığı krizi Türkiye için birkaç noktada fırsat barındırıyor ve bu fırsatlar bazı taşları yerinden oynatmaya gebe. Bunlardan ilki, pandemi döneminde sıklıkla tartışılan üretim hatlarının Çin'den Avrupa'ya daha yakın coğrafyalara taşınması fikri. Bölgelerin siyasi hassasiyetleri göz önüne alındığında, gerek Rusya-Ukrayna gerekse Filistin'de yaşanan sorunların benzerlerinin ilgili coğrafyalarda önümüzdeki dönemde de yaşanması muhtemeldir. Bu durum ulaşım ağlarında Kızıldeniz'de yaşanan sorunun benzerlerinin önümüzdeki dönemlerde tekrar etme ihtimalini sürekli canlı tutacaktır. Bu nedenle tedarik zinciri kırılması kaynaklı sorunlarla daha sık karşılaşacağımız gerçeğini asla göz ardı edemeyiz. Dünyanın üretimde yüksek oranda Çin bağımlılığını daha fazla taşıyamayacağı ve alternatif üretim ağlarına eninde sonunda geçiş yapacağına inanıyorum. Bu noktada doğru yatırım fırsatları yaratabilirsek, üretim hattının Çin'den Avrupa'nın daha yakın coğrafyasına kayma sürecinde ülkemiz önemli bir üretim üssü haline gelebilir. İş gücü maliyetleri ve güçlü üretim altyapısı dikkate alındığında bu elbette hızlı ve kolay bir çıkış süreci olmaz. Ancak Türkiye atacağı doğru adımlarla yaşanması kuvvetle muhtemel çıkış sürecinden avantajlı çıkacak ülkelerin başında gelecektir.”
Orta Koridor ve Kalkınma Yolu projelerinde süreç hızlanabilir
Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle kuzey koridor hattındaki sıkıntıların ve Kızıldeniz'deki mevcut durumun benzerlerinin önümüzdeki dönemde de yaşanabilme riskinin yüksek olması nedeniyle yeni ticaret hattı alternatiflerinin oluşturulmasının zorunlu hale geldiğinin altını çizen Nilgün Keleş; Türkiye'nin üzerinde çalıştığı Orta Koridor ve Kalkınma Yolu projelerine dair görüşlerini şu şekilde ifade etti: “Ülkemiz için ikinci fırsat alanı ise bir süredir üzerine politika ürettiğimiz Orta Koridor Ve Kalkınma Yolu projelerine dair ihtiyacın artmasıdır. Bu durum projelerin önündeki siyasi engellerin kaldırılması süreçlerini hızlandıracağı gibi, finansal bazı imkanların da doğmasına neden olabilir. Finalde projelerin hayata geçirilme hızı ve ilgili hatların kullanılma yoğunluğu artacaktır. Mevcutta son bir yıl içinde Çin'den Avrupa'ya giden 10 milyon konteynerin yüzde 96'sı denizyoluyla, yüzde 4'ü ise Kuzey Koridoru olarak adlandırılan Trans-Sibirya Demiryolu hattı üzerinden sevk ediliyor. Kuzey Koridorunda yaşanan sıkıntılar herkesin malumu. Orta Koridor, Avrupa ile Asya arasında bir ticaret yolu olarak Kuzey Koridoruna oranla daha hızlı ve daha ekonomik, 2.000 km daha kısa, iklim koşulları bakımından da daha elverişli ve deniz yoluna kıyasla ulaşım süresini 1/3 nispetinde (15 gün) kısaltıyor. Orta Koridor ayrıca, ülkemizin liman bağlantıları sayesinde Asya'daki yük trafiğinin Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Akdeniz bölgesine ulaşması için önemli fırsatlar sunuyor. Ümit Burnu rotasının kullanımının artmasıyla alternatifler aradığını gördüğümüz şirketler için Asya ve Avrupa arasında stratejik bir konuma sahip olan Türkiye, uluslararası nakliyede cazip bir seçenek haline gelebilir.”
Ülkemizin dünya lojistik sektöründeki gücü artacaktır
Türkiye'nin önümüzdeki dönemde lojistik imkân ve kabiliyetleriyle öne çıkacağını belirten Keleş, “Günün sonunda Çin'den kayması muhtemel üretim altyapısından hak ettiğimiz oranda pay alabilir ve lojistik altyapımızı çeşitlendirecek yatırımları da hızla hayata geçirebilirsek, ülkemizin dünya lojistik sektöründeki gücü artacaktır. Avrupa, Asya, Afrika ve Orta Doğu'nun geçiş koridoru üzerinde yer alan Türkiye, avantajlı coğrafi konumuyla dünyanın en önemli lojistik üslerinden biri olabilme potansiyeline sahip. Son 20 yılda ülkemizin gerçekleştirdiği yaklaşık 200 milyar dolar ulaştırma-altyapı yatırımına her geçen gün yenileri ekleniyor. Bunların yanı sıra lojistik sektörünün yaptığı önemli yatırımlar var. Bu tür yatırımlar Türkiye'yi lojistik bir üs haline getirmek ve Asya ile Avrupa arasında hızlı ve kesintisiz bir bağlantı sağlamak hedefiyle planlandı. Bu noktada mevcut kabiliyetlerimiz ve altyapımızın üstüne koyacağımız yeni yatırımlarla Türkiye'nin lojistik altyapısının bölgede artacak yoğunluğu karşılayabileceğine olan inancım tam” dedi.