Avrupa’ya transit geçiş belgeleri ile ulaşan ihraç malımız Avusturya’nın alternatif de önermeyen keyfi yaklaşımları ile çaresizce mücadele ediyor. Son günlerde yaşanan gelişmeler ile Avusturya “geçilemez” olma yolunda ilerliyor.
Uzun yıllardır ülkesi üzerinden yapılan transit taşımalar (15 Milyar Dolarlık ihracat) için gerekli 120 bin taşıma için ülkemize sadece 15.000 geçiş hakkı tanıyan Avusturya, bu kotanın yetersiz kaldığı 100.000 civarında taşıma için Türk araçlarının Maribor (Slovenya), Fernetti (İtalya) ve Szeged (Macaristan) olmak üzere üç ayrı tren yolu hatlarını kullanarak ülkesini geçmesine izin veriyordu.
UND İcra Kurulu Başkanı Fatih ŞENER “Aralık ayında Macaristan’daki tren yolu şirketinin Szeged hattını kapatması ile, yıllık 25.000 Tır ortada kaldı, oluşan kuyruklarında yaşanan 4 günü aşan beklemeler ihracatımızı tehdit ediyor.
AB ye yönelik ticarette İhracatımızın en önemli avantajlarından olan zaman/maliyet unsurunun, 260 km bir yol için tren kuyruklarında 4 gün bekleyerek kaybedilmesi kabul edilemez. Tren kullanma zorunluluğu Ne Türk ihracatçısı ne de taşımacısı tarafından kabul edilebilir olmaktan çıkmıştır. Doksanlı yıllarda beraber tren beklediğimiz Slovaklar, Bulgarlar, Romenler, Çekler, Polonyalılar AB üyesi olduktan sonra bu kuyruklardan kurtuldu. Bugün için trene zorunlu binen tek biz kaldık. Kuyruklara bakın araçlar hep Türk plakalı” dedi
Fatih ŞENER ayrıca “Bu beklemeler yüzünden Türk araçları beş günde varacakları Almanya’ya 10 günde ancak ulaşabilmekte, Türk ürünleri de Avrupa pazarındaki raflarda yer bulma şansını kaybetmektedir.
Transit ülkeler coğrafi sorumluluklarını keyfi kullanamaz ve kendileri için avantaja dönüştüremezler. Ülkemden karayolu ile geçmeyeceksin diyemez, diyecekse aynı hızda, aynı maliyette bir alternatif sunmak zorundadır. Git falanca ülkeden geç demek GATT Dünya Ticaret Örgütü V. Maddesi ve Gümrük Birliği yükümlülükleri ile bağdaşmaz.
ARTIK TREN DAYATMASINA SON VERİLMELİDİR !
Tren dayatması sadece en yeni teknoloji ile donanmış Euro 5 araçlarına sahip olan Türk araçlarına yönelik olarak kalmıştır. Avusturya bu tutumu ile AB girişinde Türkler için bir ikinci Çin Seddi’ni oluşturmuştur.
Bu uygulama ile, Ülkemize boş gelerek AB yükü alan Bulgar, Romen araçları bu gecikme ve ek maliyetlere tabi olmadığı için, haksız rekabet sektörümüze zarar vermektedir.
Halbuki Dünya Ticaret Örgütü ve Gümrük Birliği kuralları ile de teminat altına alındığı üzere ülkeler coğrafi konumlarının avantajını keyfi kullanamaz, haksız rekabete sebep olacak uygulamalar yapamaz. Türk taşımacısına uygulanan bu Ro-La dayatması eş etkili vergi ve bir miktar kısıtlaması olduğu aşikârdır.
Avusturya’nın hiçbir nedenle ilişkilendirmeden ve yıllardır Türk taşımacısına dayattığı Ro-La’yı artık kullanmak istemiyor ve Avusturya karayollarından başka ülkelere ait 4 milyon taşıma yapılırken, sadece 100 bin Türk plakalı taşımanın durdurulmasını, sadece 300 kilometrelik bir yol için Ticaretin engellenmesini artık kabul etmiyoruz.
Ro-La hatları Türk taşımacısı için artık bir zorunluluk değil, alternatif olmalıdır.
AVUSTURYA TÜRK ARAÇLARINA BİR AYRIMCILIK UYGULAMAKTADIR VE SUÇTUR.
GEREKSİZ BEKLEME SÜRÜCÜLERİMİZ İÇİN İNSAN HAKKI İHLALİDİR.
RAYLAR DEĞİL, YOLLAR BİZİMDİR.
AB Uzmanı Can Baydarol ise;
“Aslında Bir AB ülkesi olan Avusturya ile KUKK Toplantıları yapılması bile aslında Gümrük Birliğine aykırıdır. Ben sizinle niye treni, kotayı tartışayım ki. Bu toplantılar da aslında kotayı kabul ettiğimizi ve meşru kıldığını göstermektedir.
Gümrük Birliği Anlaşmasına göre, anlaşmaya taraf ülkeler mal dolaşımına ek vergi koyamaz, ek maliyet koyamaz ve miktar kısıtlaması yapamazlar.. Yapılan tren dayatması Gümrük birliği anlaşmasın ve yükümlülüklere açıkça aykırılıktır.
Söz konusu olay sadece Türk nakliyecilerin sorunu değil. Aynı zamanda burada üretim yapan AB menşeli firmaların, ihracatçının, ithalatçının, yabancı yatırımcının da sorunudur. Konuştuğumuz durum Türkiye ekonomisinin etkilenmesidir.” dedi