Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Batıkent’teki Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Data Merkezi’ni gezmesinin ardından basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını cevapladı.
Bir gazetecinin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili söylediği sözler üzerine hakkında başlatılan soruşturma ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açtığı tazminat davasıyla ilgili soruya Bakan Soylu, "Bu kadar seçim kaybetmiş bir kişinin kendi tabanındaki tepkileşmeyi sağlayabilmek ve herhangi bir kazayla karşı karşıya kalmamasını temin edebilmek maksadıyla ortaya koymuş olduğu bu cümleler siyasi hayatımız için de talihsizliktir o kişi için de talihsizliktir. Hem diktatör tanımlaması hem de söylediği tüm cümleler ortaya koydukları çok açık ve nettir siyasi hayat açısından da bu işin seviyesi açısından da maalesef yakışmamaktadır. Bir ayıplı durumdur. Dönem dönem ayıplı durumlar içine girmemesi gerekir. Buna kendisinin hakkı yok. Bunlarsiyasetin bayat ucuz numaralarıdır. Siyaset alanında herhangi bir emeği olmamış bu konuda herhangi bir sürecin içerisinde bulunmamış, bulunduğu devlette hizmet süreçlerinde tamamen başarısızlıkla sürdürmüş devam ettirmiş bir kişiyle ilgili bu kadar işin içerisinde söz söylemek bile bizim için züldür" değerlendirmesinde bulundu.
“KONGRE KÜRSÜLERİ HAKARET KÜRSÜLERİ DEĞİLDİR”
“Kongre kürsüleri hakaret kürsüleri değildir” diyen Bakan Soylu, “Kongre kürsüleri meşru kürsülerdir. İnsanlar orada acaba bize ne önerecek bizi nasıl Türkiye'nin yönetimine taşıyacak diye bir beklenti içerisinde olurlar. Beklenti hakaret değildir. Ben beklerdim ki her seçim sürecinden, kongre sürecinden olgunlukla çıkması gereken bu siyasi kişiliklerin özellikle ana muhalefet genel partisi genel başkanının maalesef bu beklentilerin aksine kendini nefret dili hakaret dili üzerinden tanımlayan bir anlayışı ortaya koyması geçmiş sürenin kendisine hiçbir şey kazandırmadığını bu tecrübelerin kendisine hiçbir şey kazandırmadığını ifade ediyor” şeklinde konuştu.
“EN ÇOK İFADE EDİLEN KELİME DARBE”
Soylu konuşmasına şöyle devam etti:
“Bizim arkadaşlarımız bir çalışma yapmışlar. Kongrede konuşmasının neyi tasarladığı ve neyi içerdiğinin üzerinden bir kelime buluntusu çalışması yapmışlar. En çok ifade edilen kavram ve en çok ifade edilen kelime darbe. Bir kişinin zihni melekeleri eğer böyle çalışıyorsa ve bir kişinin zihni alt yapısında darbe diye bir kavram varsa elbette ki şaşkınlığı da, siyasi nezaketi de, siyasi edebi de, insanlık değerleriyle ilgili uzaklığı da çok tartışmanın uzağında olacaktır. Bu böyle değerlendirilebilir. Kanaatimiz siyasi hayat bunların hiçbirisine duyarsız değildir. Siyasi partiler de bunlara duyarsız değildir. Bence yakın arkadaşlarına iş düşmektedir.”
“BU BEKLENTİLERİ MAALESEF KARŞILAYAMAYACAĞIZ”
Emeklilikte yaşa takılanların da beklenti içinde olduğu belirtilerek, bu dönem bununla ilgili bir düzenleme olup olmayacağı sorusuna Bakan Soylu, “Muhakkak ki 'emeklilikte yaşa takılanlar' diye bir kavram üretildi. Biz elimizde imkan olsun bu konuların her birisine çok açık bir şekilde onların da istifade edebileceği şekilde düzenlemeler yerine getiriyoruz. Bunu da bilmenizi isteriz. Emeklilikte yaşa takılmak şu demektir; primini ödemiş aslında prim günü dolmuş fakat yaş gelmediği için o limiti dolduramadığı için emekli olabilme fırsatına henüz sahip olamamış. Bu ne olacak? Özellikle yaş ile ilgili gerçekleştirilen düzenlemeler, reformlar, yenilenmeler ihtiyaçtan kaynaklanır. Bu ülkede 34-35 yaşında insanlar emekli oldu ve biz her birimiz bu erken emekliliğin çok uzun süreli emekli maaşı ödemenin ve çok uzun süreli çalışmamanın maliyetini ödedik, hala ödemeye devam ediyoruz. Dün yaşla ilgili ve sürelerle ilgili vermiş olduğumuz kararı bugün eğer ters çevirip, geriye döndürüp erken emeklilik diye bir anlayışı getirirsek, 1999-2000 ve 2001’de IMF kapısına gidip hadi bize 500 milyon dolar para verin de emekli maaşlarımızı ödeyebilelim dediğimiz güne takılırız. Aynı o günün benzeriyle birlikte oluruz. Bu dün yapılan reformlara da bugün Türkiye’nin ayaklarının üzerinde durma konusunda ortaya koyduğu çabaya da yarın gelecek nesillerimize de doğru yapılmamış bir iş olur. Onun için biz reformumuzun sahibiyiz. Reformumuzun takipçisiyiz. Türkiye’de özellikle sosyal güvenlik sistemimizin gelir ve gider arasındaki dengesinin aktüerye hesabının sorumlusuyuz. Çok üzülerek ifade etmek istiyorum ki, bu reform çalışan insanlarımızın hangi yaşta emekli olacaklarını bir şekilde biçimlendirmiş, netleştirmiş ve ortaya koymuştur. Onun için üzüldüğüm kısım şu kısım, bu beklentileri maalesef karşılayamayacağız” açıklamasında bulundu.
(VATAN)