Önce bireysellere kısaca yer verelim: ölüm korkusu, ölümün bilinmezliği içinde cehenneme gitme korkusu, işsiz kalma korkusu, evin kirasını ödeyememe korkusu, cesaret edip ev ya da araba aldıysanız banka kredisini ödeyememe korkusu, aç kalma korkusu, çocuğun okul taksitini ödeyememe korkusu, vs. vs…
Yine içinde yaşadığımız ülkeye mahsus siyasi seviyedeki korku dolu travmatik soru işaretleri.
Doğal olarak bütün korkuların bir de finansman karşılığı var ki, girişte bahsettiğimiz bireysel korkularımızın pek çoğunun ana gerekçesini oluşturuyor.
Buradan geçelim kuşkularımıza ve eş zamanlı kuşkuya bağlı korkularımıza.
Buça görüntülerinin ardından hepimiz benzeri duyguları taşıyor, bu katliama yol açan Putin yönetimini telin ediyoruz. Ama bazı uzmanları dinleyince, yine de bir acaba kuşkusu aklımızın bir köşesine takılıyor. Uydu çekimlerinden bu kadar net görüntüler almak mümkün mü? Yoksa bir Hollywood senaryosu ile karşı karşıya mıyız? Öyle ya, son ana kadar bu işlerden en fazla zarar gören ülkemizin yaptığı barış ya da en azından ateşkes girişimleri acaba Biden yönetiminin arzuladığı girişimler miydi? Buça görüntülerinin ardından Zelinsky’nin artık Putin ile oturup barış tartışmanın imkanı kalmamıştır mealindeki açıklamaları, savaşın uzun sürmesini umut eden ABD yönetiminin istekleri doğrultusunda değil midir?
Peki ya bu görüntülerin ardından yeni yaptırım kararları almaya hazırlanan ABD ve AB yönetimleri, şimdiye kadar göz yumdukları ülkemize “artık sen de uygula!” baskısı yaparlarsa, Rusya ile düşman ülke haline bizi sokar mı? Hoş bu aralar aramızda çok da sıcak bir dostluk havası olmasa bile, bir anlamda yaptırımlar karşısında Rusya’nın nefes borusu olma özelliğimiz en azından Moskova yönetimi tarafından düşman sayılmamamızı sağlıyor,
Peki aynı Rusya Kiev’in işgalinden vazgeçerek güçlerini Donbas’a çekerken, sadece bu bölgedeki özerkliği pekiştirmenin mi peşinde? Yoksa esas amacı Odessa’yı da ele geçirerek Karadeniz’in kuzeyini bir Rus gölüne dönüştürmeyi mi amaçlıyor? Bu durumda Çarlık Rusya’sından bu yana hiç değişmeyen sıcak denizlere açılmak talebi tekrar gündeme gelir mi? Montreux’yü ne kadar savunabiliriz? Rusya ile kendimizi sıcak bir çatışmanın içinde bulabilir miyiz?
İşte bu deli soruların yarattığı güncel korkularımız devreye giriyor.
Bundan önceki yazılarımda Rusya Ukrayna savaşının Türkiye’ye yarattığı avantajlardan bahsetmiş, hiç risklerden bahsetmiyorsun eleştirilerini almıştım. Herhalde bu yazı ile haklı eleştirilere kısmen cevap vermişimdir.
Hani siyasi söylem olarak “korkularımızdan başka korkacak bir şeyimiz yok!” kulağa hoş gelen bir söylemdir. Mevcut koşullar altında olası bir mayın tehlikesine karşı Üsküdar-Beşiktaş motoruna bile binmekten korkan beni sorarsanız, KORKUYORUM!..
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |