Yeni dönemdeki stratejisini Türkiye’nin üretim gücünü ve potansiyelini büyük pazarlara yönelterek ihracatta rekor kırmak şeklinde belirleyen Ekonomi Bakanlığı’ndan ilk hamle siyasi alanda köklü ilişkilere rağmen ihracatta aynı performansın gösterilemediği ABD pazarı için geldi. 2 trilyon dolarlık ithalatı ile dünyanın en büyük pazarlarından biri olan ABD’de Türkiye’nin yok denecek kadar az olan ihracatını yukarıya çekmek için harekete geçen Ekonomi Bakanlığı, bu ülkede lojistik merkezler kurarak Türk ihracatçısının elini güçlendirmeyi hedefliyor. ABD pazarına yönelik yeni ihracat stratejilerine ilişkin UTA Lojistik Dergisi’ne özel açıklamalarda bulunan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, bu bölgedeki büyüme hedeflerinde lojistik altyapının önemli bir rol oynayacağını söylüyor. Halihazırda ABD’ye yönelik denizyolu taşımalarının 50’den fazla noktaya, İspanya’nın Valencia ve Barcelona limanlarından aktarmalı olarak yapıldığına dikkat çeken Bakan Çağlayan, bu pazarda Los Angeles, New York, Orta ve Güney Amerika ülkelerine de hitap edebilecek bir konumda bulunan Houston’da tek bir noktadan dağıtım yapılabilmeye imkan sağlayan lojistik merkezler oluşturularak ihracatçı için süre ve maliyet avantajı yaratılacağını belirtiyor. “Bakanlık olarak hedefimiz, dış ticaret ve lojistik sektörleri arasındaki eşgüdümü sağlamak. İhracat maliyetlerini ve taşıma sürelerini azaltarak dış pazarlardaki rekabet gücümüzü artırmak” diyen Bakan Çağlayan, oluşturdukları stratejiyle ABD başta olmak üzere dünya çapındaki diğer önemli pazarlara girişte var olan engellerin aşılacağına ve sorunların çözüleceğine inandıklarını söylüyor.
DOSTANE İLİŞKİLER DIŞ TİCARETE YANSIMIYOR
Tarihsel olarak güçlü ilişkilere sahip olan Türkiye ile ABD arasındaki ticaret hacmi hakkında bilgi verir misiniz?
Türkiye ve ABD uzun yıllar boyunca siyasi, ticari, ekonomik, askeri ve finansal ilişkileri içeren geniş bir yelpazede sağlam ve köklü ilişkiler geliştirmiş iki ülkedir. Ancak, iki ülkenin çeşitli alanlarda geliştirdiği bu dinamik ilişkilerde siyasi öncelikler her zaman ön planda olmuştur. İkili ilişkilerin temel direklerinden olan ekonomik ve ticari işbirliğinin hak ettiği ilgiyi gördüğünü maalesef söyleyemeyiz. İkili ticaret rakamlarımız bu görüşü destekler niteliktedir. 2010 yılı sonu itibariyle Türkiye’nin ABD’ye ihracatı 3,8, ABD’den ithalatı ise 12,3 milyar dolar olmuştur. Bu dönemde Türkiye’nin ABD’nin toplam ithalatı içindeki payı %0,21 gibi oldukça düşük bir düzeyde kalmıştır. Ayrıca Türkiye ABD’nin en çok ithalat yaptığı ülkeler sıralamasında 2009 yılına göre bir sıra yükselmiş olmasına rağmen ancak 47. sırada yer alabilmiştir. Bunun sonucu olarak, ABD’nin 2000 yılında Türkiye’nin genel ihracatından aldığı pay %11,2 iken bu pay 2010 yılı sonu itibariyle %3,4 seviyesine gerilemiştir. Ayrıca, 2000 yılında Türkiye’nin en önemli ihraç pazarları arasında Almanya’nın ardından 2. sırada bulunan ABD, 2010 yılı sonunda 7. sıraya gerilemiştir. Nitekim Türkiye’nin toplam ihracatı 2000-2010 yılları arasında %307 oranında artış gösterirken ABD’ye yönelik ihracat sadece %20 oranında artmıştır. Ekonomik ve ticari ilişkilerimizin en önemli unsurlarında olan doğrudan yatırım rakamları da maalesef ülkelerimiz arasındaki üst düzeyde seyreden dostluk ilişkilerini yansıtmamaktadır. ABD’nin Türkiye’ye yaptığı doğrudan yatırımların tutarı 2010 yılında Türkiye’ye yapılan toplam doğrudan yabancı yatırımların %4,8’ine tekabül etmekte ve Türkiye’de faaliyet gösteren 1000’den fazla ABD’li firma bulunmaktadır. Ford, Philip Morris, Citibank, Coca Cola, Delphi, Goodyear, Pfizer, General Electric, Cargill, Hayes Lemmerz ve Carrier bu firmaların başlıcalarındandır. Türk ve ABD’li firmalar ayrıca, müteahhitlik ve enerji sektörleri başta olmak üzere üçüncü ülkelerde ortak projeler yürütmektedir. Ancak bu rakamların yeterli olmadığını, aynen ticarette olduğu gibi, üst düzeyde seyreden siyasi ilişkilerimizi yansıtacak bir yatırım miktarına da ulaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle, ABD’ye gerçekleştirdiğim seyahatlerde ve her düzeyde devam eden temaslarımızda ABD’li firmaları Türkiye’ye yatırım yapmaya, Türk firmalarıyla ortaklıklar kurmaya ve bölgesinde önemli bir ekonomik güç olan Türkiye’nin sunduğu fırsatlardan yararlanmaya davet ediyorum.
İki ülke arasındaki ekonomik ve ticari bağların daha ileri seviyeye götürülmesi için atılması gereken adımlar neler?
İkili ticaret ve yatırım rakamları, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin aslında tatmin edici olmaktan ne kadar uzak olunduğunun açık bir göstergesidir. Ülkelerimizin dünya ekonomisinde oynadığı rol düşünülürse, önemli bir potansiyelin realize edilmeyi beklediğini görebiliriz. İçinde bulunduğumuz bu dönem iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi açısından çok büyük fırsatlar içermektedir. Ülkelerimiz arasındaki ekonomik ve ticari bağların sağlam bir zemine oturtularak ileri seviyeye yükseltilmesinin önünde hiçbir engel olmadığını düşünüyorum. Daha da önemlisi, bunun için gerekli irade ve arzunun her iki tarafta da bulunuyor olması beni daha da umutlandırmaktadır. Türkiye de, ABD’de de, özellikle son dönemde tüm dünyayı sarsan ekonomik krizden çıkışta en önemli enstrümanın dış ticareti artırmak olduğunun farkındadır. ABD Başkanı Obama’nın gelecek 5 yıl içinde ihracatı 2 katına çıkararak 2 milyon kişiye istihdam sağlama amacı da şüphesiz bu gerçeğin bir yansımasıdır. Her iki ülkenin de ekonomik krizden çıkış yolunu dış ticaret olarak tanımlaması hiç de şaşırtıcı değildir. Zira hepimiz biliyoruz ki hiçbir ülke kapılarını dışarıya kapatarak, tek başına ekonomik refahını artıramaz. Türkiye ve ABD’nin bu anlamda dış ticaret politikalarının ana hedefleri birbiriyle benzeşmektedir. Bu çerçevede hedefimiz, ABD ile dengeli ve sürdürülebilir, aynı zamanda hızlı bir ticaret ve yatırım artışının sağlanmasıdır.
ENTEGRE LOJİSTİK FAALİYETLER TEK BÖLGEDE TOPLANACAK
İki ülke arasındaki dış ticaretin geliştirilmesinde lojistik sektörü nasıl bir rol oynuyor? Bu kapsamda gündeme getirdiğiniz Los Angeles Limanı’nda antrepo kurma projesinin öneminden ve özelliklerinden söz eder misiniz?
Günümüzde lojistik kavramı, üretim öncesi tedarik zinciri ile üretim sonrası dağıtım zincirinin tamamını kapsayan bir yapıya girmiş, küreselleşmenin hızla tüm dünyaya hâkim olduğu çağımızda taşıma imkânları ve fiyatları dış ticarette her zamankinden daha fazla belirleyici bir unsur olmaya başlamıştır. Bildiğiniz gibi ülkemizin bölgesel lojistik merkezi olma potansiyelinin hayata geçirilebilmesi amacıyla, uluslararası seviyede kaliteli lojistik hizmet sunulabilecek nitelikte lojistik merkezlerin kurulması çalışmaları Bakanlığımızca desteklenmektedir. Bakanlığımız ayrıca yurtiçinde olduğu gibi ülke dışında da ihracat-lojistik sektörleri işbirliğinde etkin yapılanmalara gitmek, tedarik-dağıtım zincirlerine nüfuz etmek ve önemli pazarlardaki ihracat performansımızı istikrarlı kılacak altyapı olanaklarının oluşturmak amacıyla çalışmalar yürütmektedir. Bu çerçevede, lojistik merkezlerin sadece yurtiçinde değil, ülkemiz ihracatı açısından stratejik önemi haiz noktalarda, yurtdışında da kurulması teşvik edilmektedir. ABD’de bir lojistik merkezi oluşturulması projemiz bu çalışmaların bir ürünüdür. Amerika’da kuracağımız lojistik merkezinin, taşımacılık, dağıtım, depolama, elleçleme, konsolidasyon, ayrıştırma, gümrükleme, ihracat, ithalat ve transit işlemler, altyapı hizmetleri, sigorta ve bankacılık, danışmanlık gibi birçok entegre lojistik faaliyetinin belirli bir bölgede gerçekleştirilmesine imkan verecek biçimde karayolu ve demiryolu bağlantıları ile iç bölgelere de sevkiyat yapılabilmesine imkan veren bir limana entegre biçimde oluşturulması öngörülmektedir.
ABD’de başka hangi destinasyonlarda böyle bir yatırıma gidilmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
2010 yılı itibariyle yaklaşık 14,6 trilyon dolarlık GSYİH’sı ile dünya ekonomisinin yaklaşık %20’sini teşkil eden ABD pazarında yer almak, tüm ülkelerin öncelikli hedefleri arasında bulunmaktadır. Birçok ülke ekonomik kalkınma stratejilerinde ABD pazarına girişlerini sağlayacak politikaları ilk sıralara koymaktadır. Türkiye ve ABD her ne kadar birbirini “stratejik ortak” veya “model ortak” olarak tanımlasa da ticaret rakamları bu tanımlamayı hak etmeyecek düzeyde gerçekleşmektedir. İki ülkenin coğrafi uzaklığından kaynaklanan teslimat süresi ve navlun maliyeti sorunlarını Los Angeles’da kuracağımız lojistik merkezi ile büyük ölçüde aşabileceğiz. Los Angeles’in yanı sıra, ABD’ye yönelik taşımalarımızın dörtte birini gerçekleştirdiğimiz New York Limanı ile ABD’nin yanı sıra, Orta ve Güney Amerika ülkelerine de hitap edebilecek bir konumda bulunan Houston Limanı’nda da lojistik merkezlerin oluşturulması yararlı olacaktır.
LOJİSTİK MERKEZLER REKABET GÜCÜNÜ ARTIRACAK
İhracatçılar açısından Türkiye-ABD hattında yaşanan lojistik sorunlar neler? Amerika’da kurulacak lojistik merkezlerin Türkiye-ABD arasındaki ticaret hacmini nasıl etkileyecek?
Amerika pazarının, özelde eyaletlerin kendine özgü kuralları ve bu kuralların Türk ihracatçısı tarafından çok da iyi biliniyor olmaması, Amerikalı ithalatçıların Türkiye’nin sunabileceği ürün yelpazesi ve çeşitliliği hakkındaki yeterli bilgiye sahip olmamaları, ülkedeki çetin rekabet koşulları gibi pek çok unsur, ihracatımızı arzu ettiğimiz seviyelere taşıyamamış olmamızın arkasında yatan temel nedenler olarak görülmektedir. Kurulacak lojistik merkezi ile teslimatlarımızın doğrudan bu merkeze yapılması neticesinde ABD pazarındaki rekabet gücümüzün önemli ölçüde artacağı düşüncesindeyim. Öte yandan, ABD’ye ihraç edilen ürünlerimizin bazı prosedürlerinin gidişte tamamlanamamasından dolayı bu ülkeye varışta çok zaman harcanması nedeniyle oluşan pazar kaybı da Türkiye-ABD hattındaki bir diğer sorunumuzdur. ABD liman sahalarında kuracağımız lojistik merkezleri ile bu prosedürlerin hızlandırılması, dolayısıyla mallarımızın hızla pazara arz edilebilmesi mümkün olacaktır.
Eyalet odaklı ve sektörel bazlı yaklaşım
Türkiye’nin ABD pazarındaki varlığını ürün ve eyalet bazında çeşitlendirilerek artırılması amacıyla orta ve uzun vadeli bir strateji ve bakış açısı oluşturduklarını belirten Bakan Çağlayan, “ABD, büyük ve orta-uzun vadeli politikalara ihtiyaç duyulan ve çetin rekabet koşulları bulunan bir pazardır. Ülkenin coğrafi büyüklüğü, eyaletlerin kendine has yapısının bulunması, pazara giriş açısından bölgesel yaklaşımların benimsenmesini zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle, ABD ekonomisi ve ticaret yapısı eyaletler bazında incelenmiş ve Teksas, New York, Florida, Illinois, Kaliforniya ve Georgia hedef eyaletler olarak belirlenmiştir. ABD’nin 2010 yılında gerçekleştirdiği ithalatın %62’si bu eyaletler üzerinden ABD’ye giriş yapmış olup, yine bu 6 eyalet ABD’nin toplam GSYİH’sının % 43’ünü temsil etmektedir” diyor. Bu yılın Ağustos ayında ABD’nin bilişim sektörünün yoğunlaştığı ve ekonomik büyüklük açısından en büyük eyalet olan Kaliforniya’ya bir heyetle ziyaret gerçekleştirdiklerini belirten Bakan Çağlayan şunları aktarıyor: “Ziyaretim esnasında HP, Google, CMEA, Apple, Cisco, Intel, Microsoft ve Boeing gibi dünya çapında faaliyet gösteren firmaların en üst düzey yöneticileri ile verimli ve somut sonuçlar almaya yönelik görüşmeler gerçekleştirdim. Ayrıca, TİM ile Büyük Seattle Ticaret Odası arasında işbirliğine yönelik bir Mutabakat Zaptı imzalandı. Bu ziyaretin olumlu sonuçlarını da çok yakın bir gelecekte almaya başlayacağımıza inanıyorum.”
‘Özel sektörden yeni projeler ve fikirler bekliyoruz’
ABD Başkanı Barack Obama’nın 2009 yılı Nisan ayında Türkiye’ye yaptığı ziyarette iki ülke arasında “ABD-Türkiye Ekonomik ve Ticari Stratejik İşbirliği Çerçevesi” oluşturulması konusunda mutabakata varıldığını hatırlatan Bakan Çağlayan, Stratejik Çerçeve’nin ilk toplantısının geçtiğimiz yıl Ekim ayında Vaşington’da gerçekleştirildiğini, ikincisinin ise bu yıl kış aylarında Türkiye’de düzenlendiğinin bilgisini veriyor. ABD-Türkiye arasında “Model Ortaklık” düzeyine yükseltilen ilişkilerin, kuruluş çalışmalarını tamamlanma aşamasında olan “Türkiye-ABD İş Konseyi”nin önemli bir katkı sunacağına dikkat çeken Bakan Çağlayan, konseyin ilk toplantısının ise Eylül ayında İstanbul’da gerçekleştirmek üzere ABD ile mutabakat sağladığı söylüyor. İki ülke ticari ve ekonomik ilişkilerin artırılmasına yönelik çerçevenin oluşturulduğunu aktaran Bakan Çağlayan, “Ama hepimiz biliyoruz ki asıl sorumluluk özel sektörün omuzlarındadır. Bu itibarla, Türkiye-ABD İş Konseyi’nden, iki ülke arasında ekonomik ve ticari alanlardaki ilişkilerin nasıl daha ileri bir seviyeye yükseltilebileceği konusunda yeni projeler ve fikirler üretmelerini bekliyoruz.”
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |