UND Genel Kurulu sonucunda yapılan Başkanlık değişimi hiç beklenmeyen bir durumdu. Bu değişim nasıl gerçekleşti, değişikliğin temel nedenleri neler?
Bu değişimin temel nedeni tüzüğümüzdür. Tüzüğümüzde, bir başkanın iki dönemden fazla başkanlık yapamayacağı yazıyor. Ancak Çetin Nuhoğlu’nun tüzük gereği oluşan bu durumun dışında iki yıl daha görevine devam etmeye hakkı varken, etik olarak devam etmemesi gerektiğine karar vererek başkanlıktan çekildi. Çetin Nuhoğlu Başkan olmayacağını ilettikten sonra, Yönetim Kurulu kendi içerisinde seçimini yaptı; bir başkan, bir ikinci başkan, bir genel sekreter ve yeteri kadar başkan yardımcısı seçildi ve sonuç olarak başkanlığa ben uygun görüldüm. Yani Çetin bey etik olarak yapılması gerekeni yapmış oldu. Tabii ki ben bu değişikliği belli bir süre öncesinden biliyordum ama benim açımdan da netleşmesi seçim öncesiydi.
Sizin Genel Sekreter olarak da yaptığınız işleri takip ettik. Mutlaka UND’nin genel tavrına katkılarınız olacaktır. Ancak Çetin Nuhoğlu belli bir misyonun takipçisiydi. Bu değişiklik için bir kan değişikliği denebilir mi?
Bu değişim kan değişikliği olarak algılanmamalı. UND’de elbette değişime ihtiyaç vardır. Bu değişim de her dört yılda bir mutlaka olacaktır; çünkü kişilerin buraya talip olması, buranın içerisinde çalışması, kendi projelerini getirip devam ettirmesi gerekiyor. Benim göreve gelmemde de aynı süreç işledi. Bizden önceki dönemde Çetin Nuhoğlu ekibiyle birlikte çok başarılı bir dönem geçirdi, çıtamızı yükseltti ve birçok ilklere de imza attı. Biz de, UND yönetimi olarak mevcut olan projeleri devam ettireceğiz. Bunların dışında yeni yönetim kurulumuzda tespit edeceğimiz veya günün getirdiği yeni projelerimizle yolumuza devam edeceğiz. Eminim ki bu her dönem böyle olacaktır.
Geçmiş dönemden devraldığınız veya yeni yönetimin UND’nin önümüzdeki dönem için planları nelerdir? Sizin liderliğinizdeki yeni yönetimin gerçekleştirmeyi planladığı yeni hedefleri var mı?
Biliyorsunuz UND her yıl dönem başlamadan önce tüm Yönetim Kurulu, Çalışma Kurulu ve İcra Kurulu ile birlikte bir Stratejik Hedefler Çalıştay’ı düzenler. Bu Çalıştay’da sektörün sorunları tartışılır; tespit edilir ve tespit edilen sorunlar üzerinde projeler oluşturulur. Bu yılki Çalıştay’ımızda yetmişe yakın sorun tespit edildi. Bu sorunlar üzerine çalışılacak. Ama bunun dışında süregelen projelerimiz ve problemlerimiz var. Bu problemlerimizin en başında ise kota ve vize sorunları var. Yeni dönemde, geçmiş dönemde başlamış olduğumuz bir lojistik üs projemiz var. Hadımköy’deki lojistik üs projemiz bu dönemin güncel hedeflerindendir. Önümüzdeki dönemde taşımacılarımızın bir küresel oyuncu olabilmesi için tüm gerekli çalışmaları yapacağız. Nedir bu çalışmalar; lojistik yapılanmalarını, eğitim ve AR-GE çalışmalarını destekleyecek, bunlar için çalışmalar yapacağız. Dışarıda ise haksız uygulamalar, kota ve vize sorunları, doğu ülkelerine ve Türki Cumhuriyetlere açılımın sağlanması, onlarla işbirliklerinin ilerletilmesi de önümüzdeki dönem devam edecek çalışmalarımız arasındadır. Tabii ki bu sorunlar ve hedefler dahilindeki çalışmalar geçmiş dönemde de vardı. Hak verirsiniz ki, geçmiş dönem yönetiminden gelen, altı senedir bu problemlerle uğraşan biriyim. Cebimde değişik bir proje saklayıp da buraya getirmem uygun olmazdı.
Bu problemlerden yakın dönemde çözülebilir olarak gördüğünüz var mı?
Vize kısıtlamalarıyla ilgili müspet gelişmeler var. Hatta bugün yönetimden arkadaşlarımın Ankara’da katıldıkları bir toplantı var. Artık eskisi gibi 90 ve 180 günlük vize sürelerine ulaşıldı. Bu konuda mutabakat sağlandı. Bu güzel bir gelişme. Bunun dışında kotalarla ilgili de hükümetimiz nezdinde yapmış olduğumuz girişimlerle, ATAD (Avrupa Topluluğu Adalet Divanı) bünyesindeki girişimlerimiz devam ediyor. Macaristan, Avusturya ve İtalya’nın yerel mahkemeleriyle olan davalarımız da devam ediyor. Hukuk sürecimiz devam ediyor. Eğer Hükümetimiz ATAD’ın üzerine giderse, bir yıl içerisinde bu sorunumuzun da aşılacağını düşünüyorum.
Uluslararası taşımacılıkta farklı oluşumlar mevcut. Neden bunlar bir çatı altında toplanmıyor? Siz UND olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz, ne yapıyorsunuz? Sizce sektörün bütünü içerisinde nasıl bir yapı olması gerekiyor?
Bu konuda ilk günden beri aynı söylemde bulunuyorum. Sektör tek vücut olmalı. Sektör içerisinde birliktelik olmalı, güç olmalı. Bölünmüşlüğün vermiş olduğu kötü algılanma, vermiş olduğu zayıflık ortadan kaldırılmalıdır. Bunun için UTİKAD’daki arkadaşlarıma işbirliği için teklifte bulundum. RODER’deki arkadaşlarıma da aynı şekilde, UND’nin çatı olabileceğini, aynı işi yapan taşımacılar olarak baktığımızda, UND çatısı altında her zaman bir araya gelebileceğimizi, ancak bunun dışında da süre gelen problemler üzerinde görüşmelerimize devam etmemiz gerektiğini kendileriyle konuştuk. Bu konu, bizim bu seneki misyonlarımızdan bir tanesidir. Bu dönem içerisinde, işbirliklerinin ve bu tür ortak çalışmaların geliştirilmesi için çalışacağımızı söyleyebilirim.
Diğer sektörle işbirliği gerçekleştirilecek mi?
Aynı şekilde işbirliklerimiz sadece taşımacılarla sınırlı kalmamalıdır. Geçtiğimiz hafta, TİM Yönetim Kurulu Başkanı Oğuz Satıcı’yı ziyaret ettik. TİM Yönetim Kurulu ile bir araya geldik ve bu konuyu tartıştık. Bu toplantıda işbirliği kararı aldık ve ortak bir proje üzerine de çalışmaya başladık. Önümüzdeki hafta da İTO Başkanı Murat Yalçıntaş ile bir araya geleceğiz. Odalar Birliği ve İstanbul Sanayi Odası ile de bir araya geleceğiz. Yani bu tür işbirliklerinde birlikte hizmet ürettiğimiz, birlikte hareket ettiğimiz bütün topluluklarla birlikte ortak akılla hareket etme yönünde bir çizgimiz var.
R2 Yetki Belgelilere UND’nin asil üyelik imkanı tanımasıyla ilgili olarak, UTİKAD; içini boşaltmaya yönelik bir uygulama olduğu gerekçesiyle tepki gösterdi. Bu konuyla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Açıkcası yanlış algıladıklarını düşünüyorum. Biz dün kendilerine yazılı bir açıklama gönderdik. Genel Kurulumuzda yapmış oldukları açıklamanın sektör için oldukça yararlı olduğunu, ancak bu tür açıklamaların ise yanlış olduğunu, hiçbir zaman R2 Yetki Belgelilerin UND çatısı altında olmalarından rahatsızlık duymamaları gerektiğini, UTİKAD’ın UTİKAD olarak varlığının bizim için önemli olduğunu, UTİKAD’la işbirliği içerisinde olmamız gerektiğini söyledim. Nasıl bir C2 Yetki Belgeli firmanın UTİKAD üyesi olması gayet doğalsa, R2 Belgeli firmaların da UND üyesi olması gayet doğaldır. Bundan korkulması veya birbirini yok edecek diye endişeye kapılınması yersizdir. Bunu da söyledik kendilerine.
Mevcut siyasi hareketliliği de göz önüne alarak, Türkiye’yi bu yıl ve önümüzdeki yıl nasıl bir gelecek bekliyor?
Öncelikle siyasetin ekonomik yapımızı olumsuz etkilemesini hiç arzu etmiyoruz. Geçtiğimiz gergin dönemi bir kenara bırakırsak, erken seçim kararı her kesim tarafından olumlu karşılandı. Bu gelişme bizi de mutlu etti diyebilirim. Erken seçim olması, taşımacıları tek başına düşünmemek lazım, tüm sektörler için 2007 yılının geri kalanında karamsarlığı, ne yapacağız, ne olacak duygusunu ortadan kaldırır. Seçimin öne alınması hangi şartlar olursa olsun, nasıl bir sonuç çıkarsa çıksın önümüzü görmemize sebep olacaktır. Bu hem bizim sektörümüz için hem de diğer sektörler için olumlu bir gelişmedir. Temmuz ayı içerisinde olacak bir seçim, bizim yılın ikinci yarısını, hiç yoksa son çeyreğini görebilmemizi sağlayacaktır. Bu anlamda erken seçim olması bizce uygundur.
Kombine taşımacılık modeli çerçevesinde tüm taşıma modlarında bir uyum süreci yaşanıyor. Bu süreci anlatır mısınız? Hangi taşıma türü nasıl bir gelişme gösteriyor? Karayolu taşımacılığı mevcut gelişimin neresinde? Diğer taşıma modlarının gelişimi karayollarını destekleyecek mi yoksa altyapısal nedenlerden dolayı bu bir problem yaratacak mı?
Uluslararası taşımacılık alanına baktığınız zaman karayolu taşımacılığı gelişmiş, yapılanmasını bitirmiş bir taşıma türüdür. Bu yapılanmasının yanında zaten tercih edilen bir taşıma türüdür. Kombine taşımacılığın ise Türkiye içerisindeki yapılanmasını geliştirmesi, karayolu taşımacılığımızın da aktif olarak kullanılması sonucunu doğuracaktır. Çünkü kombine taşımacılıkta, limanlara getirilecek bir malın veya demiryolu ile taşınacak bir malın karayolu olmadan taşınması imkansızdır. Karayolu taşımacılarının bu konuda hiçbir endişesi yoktur. Bu alternatif modların geliştirilmesi aynı zamanda karayolu taşımacılığın da gelişimine sebep olacaktır. Zaten ihraç taşımalarımızın büyük kısmını karayolu taşımacıları yapmaktadır. Burada ortaya çıkabilecek tek bir yanlışlık, demiryolu veya denizyolu ile ilgili yapılanma sürecinde, yapılanmaya hız verilirken, karayollarının ihmal edilmesi veya göz ardı edilmesidir. Çünkü karayolu taşımacılığının da sorunları vardır. En temel anlamda karayollarımızın sorunları vardır. Kontrollerle, yol yapımlarıyla, yurtiçi taşımacıların yapılanmasıyla ilgili sorunlar vardır. Bir tarafı yaparken bunları göz ardı ederlerse, bu durumdan tüm taşıma modları etkilenir. Çünkü kombine taşımacılık tamamen karayollarıyla entegre bir taşıma türüdür.
Türkiye pek çok taşıma koridorunun merkezi konumuna geliyor. Bu konudaki yapılanma süreci nedir?
Aslında Türkiye birçok taşıma koridorunu es geçmiş durumda. Uluslararası koridorlarının çok az kısmında varız. Ancak bu konudaki hedeflerimizden bir tanesi hatta en önemlisi tarihi İpek Yolu’nun Türkiye üzerinden oluşmasını sağlamaktır. Birçok ülke İpek Yolu’nun gerçek yolu dışında kendi ülkelerinden geçmesi için çaba göstermekteler. Biz de bunun karşısında İpek Yolu’nun Türkiye üzerindeki varlığını anlatırsak, doğu ile batı arasında köprü vazifemizi perçinletir ve uluslararası koridorların en önemlisine sahip oluruz. Bunun için 2008 senesindeki IRU Dünya Kongresi’nin Türkiye’de olması ve konusunun da tarihi İpek Yolu olması bizim için çok önemlidir. Burada bir misyonu yerine getireceğiz. Bunun için çalışmalara geçtiğimiz yıl başladık ve bir senedir devam ediyoruz. İstanbul’da gerçekleşecek olan 2008 IRU Dünya Kongresi, bu konuyu gündeme taşıyacak ve bu alanda önemli bir gelişme sağlamamıza yarayacaktır.
Lojistik üs projeleriniz dahilindeki çalışmalarınız nasıl gidiyor?
Lojistik üs ile ilgili yapılanmalarımızı ilk olarak İstanbul’un iki tarafında, Hadımköy ve Orhanlı bölgesinde harekete geçiriyoruz. Hadımköy bölgesindeki lojistik üs projemizin planları ve projeleri yapılmış durumdadır. Bu konuda sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nden geçecek olan kararı beklemekteyiz.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Metropol Merkezi'nin Hadımköy ve Tuzla'da kurulmasını öngördüğü lojistik köyler projesini erteledi. Bu karara ne diyorsunuz?
Büyükşehir Belediyesi’nin bize göstermiş olduğu Hadımköy’deki arazide bazı sanayici arkadaşlarımın da çeşitli yapılandırmalarda bulunma niyeti var. Bu nedenle bölgede iki taraf arasında bir çekişme bulunuyor. Ama nokta olarak işaret edilen yer belediye tarafından lojistik nitelikte planlara geçirilmiş durumda. Planlara lojistik olarak geçirilen bir yerin zaten başka bir amaçla kullanılma şansı da yoktur. Ancak bu sanayici arkadaşlarımın çalışmaları nedeniyle bir ay gecikmeyle de olsa projemiz belediye meclisine geliyor. Bu karar meclisten geçtikten sonra herhangi bir sorunumuz kalmayacaktır.
TCDD’nin de lojistik üs çalışmaları var. Altı ilde lojistik köy kurmaya yönelik çalışmaları devam ediyor. Samsun’dakinin bu yıl bitmesi planlanıyor. Sizin buradaki rolünüz nedir?
UND’nin Hadımköy’deki projesi Halkalı gümrüğünü de kapsayacak şekildedir. Dolayısıyla Halkalı’daki tren de oraya gelebilecek ve demiryolu depolama alanları da lojistik üssün içerisinde olacak. Bizim temel çalışmalarımız Hadımköy’deki lojistik üste odaklanıyor. Ancak bütün Anadolu bölgelerinde yaptığımız yapılanmalar içerisinde de demiryollarıyla entegrasyon zorunludur ve bu şekilde planlanacaktır. Zaten lojistik üssün anlamı budur. Yani demiryolu, denizyolu ve karayolunun entegre olmasıdır. Bu süreçte demiryollarıyla zaten işbirliği içerisinde olacağız. Aynı projeleri ortak akılla yapacağız.
Sizin planladığınız lojistik üsten bahseder misiniz?
Bu konudaki bilgilerin yapılandırılması, karar meclisten geçtikten sonra netleşecektir. Bunlar projenin maliyeti, yapılanma şekli, metrekaresi, alanın düzenlenmesi gibi birçok alanda gerçekleştirilecek. Ancak biz Hadımköy’deki projenin tahmini olarak 2008 yılı sonunda tamamlanabileceğini düşünüyoruz. Burada tüm taşıma modlarına hizmet verilecek. Taşımacıların burada kendi adlarına alacakları yerlerde depolama yapabilecekleri, idari merkezlerini kurabilecekleri bölümler olacak. Ayrıca ortak depolama alanları da bulunacak. Bunlar dışında projede gümrük alanları, eğitim hizmetleri, üniversite gibi imkanlar da var. Tabii yurtiçi taşımacılar ve ambarlar da olacak.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |