Dengelerin alt üst olduğu, güçlü ve zayıf kavramlarının anlam ve yer değiştirdiği, uzaklık ve yakınlıkların yeniden oluştuğu yeni dünya düzenine geçişin tarihi olarak adlandırılabilir mi?
Ne dersiniz?
Rusya’ya Batı’nın uyguladığı ambargo, Ukrayna karayollarının uğradığı büyük hasar, Beyaz Rusya’nın da içinde olduğu Kuzey koridorunun kullanılamaz duruma gelmesi ve yapılan tüm eylemlerin haklı çıkarılma çabası ile savaşın uzatılma gayreti.
Ve sonuç olarak Çin ve Avrupa arasındaki ticaretin devamlılığını sağlayacak başka alternatif güzergâhların oluşturulma mecburiyeti.
İşte bu noktada, her ne kadar Atatürk’ün evlatları olarak “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesi ile yaşıyor olsak da Türkiye’nin kazandığı büyük öneme dikkat çekmeden duramıyor insan.
Bizi kapısında tabiri caiz ise sürüm sürüm süründüren Avrupa kapımızda yatıp kalkıyor. İş birlikleri ve geleceğe ilişkin projeleri tartışıyoruz değerli Avrupalı dostlarımızla!
Artık sanırım masadan kazanarak kalkmanın sırası bize geldi! Yeter ki elimizdekinin kıymetini bilelim. Valla bu noktada da korkmuyor değilim, elimizdeki fırsatları heba etmekten!
Türkiye bugün Avrupa’nın enerji gereksinimlerinin karşılanması sorunundan tutun da lojistik fırsatlara kadar çok önemli bir etki ve konuma sahip. Kısaca artık ülkemizin jeopolitik açıdan önemi bir kat daha artmış durumda.
Yeter ki gücümüzün farkında olalım ve masadan her türlü zaten hakkımız olanı almadan kalkmayalım.
Bu konu bugünün değil geleceğin de konusu ülkemiz açısından. Tüm ilgili ve yetkili kişiler Türkiye’nin ulaştığı bu tartışılmaz konumuna dikkat çekiyorlar.
Riskler mi?... Mutlaka vardır tartışılacak! Ancak öncesinde sağladığımız fırsatlar ve avantajlara konstre olmak gerekir diye düşünüyorum. Ve denge diyorum, vizyon sahibi olmak diyorum ve sahip olduğumuz uluslararası antlaşmaların gücüyle doğru bir diplomasi diyorum.
Fırsat ve tabii ki bazı riskleri ile başta da dediğim gibi yeni bir dünya bizi bekliyor. Ve bu yeni düzen içinde ülkemizin konumu çok başka yerlerde olmalı. Hem sarsılmaz bir bütünlük içinde hem de uluslararası arenada vazgeçilmez olmalıyız.
Bunun için de ne gerekiyorsa yapmalı, tüm ilgili kuruluşlar; devlet, STK’lar, üniversiteler, araştırma kuruluşları ve özel sektör olarak taşın altına elimizi koyup yeni bir gelecek inşa etmeliyiz.
Dergimizin önemli bir bölümünü bu konuya ayırdık. Değerli hocamız Sayın Prof. Dr Birol Erkan ve UND Başkan Danışmanı Sayın Dr. Can Baydarol konuya ilişkin görüşlerini bizlerle paylaştılar. Ayrıca mevcut durumun dünyadaki yansımalarına dair elimize ulaşan tüm haber ve bilgilere yer vererek bu konuyu enine boyuna inceledik.
Evet umarım bu yeni dünya düzeni içinde yeni bir Türkiye görürüz.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |