İlk Söz Şoförde…
Dosyamızda ilk durağımız, Trakya bölgesinde şoför arkadaşların en çok sıkıntı yaşadığı ve “Gelin bizi burada görün!” dedikleri Kapıkule Sınır Kapısı oldu. Yol boyunca Facebook sayfamızdan yaptığımız canlı yayınlarla karşılaşacağımız manzaraya da hazırlıklıydık. Kapıya yaklaşık 8 kilometre kala kuyrukların oluştuğunu gördük ve mikrofonumuzu yolların kahramanlarına uzattık…
“Edirne Valisi’nin Sesimizi Duymasını ve Bu Konu ile İlgilenmelerini İstiyoruz”
Kapıkule sınır kapısında görüştüğümüz ilk şoför Osman Şahin oldu. Meslekte 23’üncü yılını tamamlayan Osman Şahin İtalya’ya tekstil yükü taşıyor ve sürekli aynı güzergahı kullanıyor. Kapıkule’deki kuyrukta -eğer ki çalışırsa- 24 saat bekleyeceğini ifade eden Şahin kapının çalışmadığı zamanlarda dört gün dahi beklediklerini söylüyor. Biz oradayken uzamaya başlayan kuyruğun yaklaşık 8 kilometre olduğunu söylerken de “Biz bunları artık sıradan saymıyoruz” diye ekliyor. Şahin “Dört gün sırada geçer, dördüncü gün de karşıya geçemezsin ancak Kapıkule’nin içerisine girebilirsin. TV’lerde söylüyorlar; Bulgar tarafı çalışmıyor diye ama bunun aslı yok. Randevu sistemi yok! Zaten randevuyu alsan bile şu sırayı sollayıp geçme şansın var mı? Yok! Sollayan frigo araçlar var çünkü onların önceliği bulunuyor. Ama o araçların da yüzde 60’ı tekstil taşıyor. Kontrol edilmiyor, çünkü araçlar mühürlü oluyor. Burada Edirne Valiliği’nin trafik polislerine yetki vermesi, bu araçlara sollama yaptırmaması gerekiyor. Polis, araçları durdurup evraklarının sahte olup olmadığını kontrol etmeli. Evraklarda oynama yapıyorlar, frigo araç diye görünüyor ancak taşıdığı tekstil yükü. Evrakta da tekstili değiştirip sebze-meyve yapıyor ve sollayıp sıranın önüne geçiyor. Bu belgelerin soğuk imza mührü, belgelerin herhangi bir yerinde yer alıyor. O nedenle de rahatlıkla sahtesi yapılabiliyor. Edirne Valisi’nin sesimizi duymasını ve bu konu ile ilgilenmelerini istiyoruz.”
“Bizim Ülkemizde Yabancı Plakalı Araçlar Bizim Önümüze Geçebiliyor”
Osman Şahin gece yaklaşık 20 kilometre kuyrukta bir memurun dahi olmadığını söylerken sohbetimize şoför Ömer Faruk da katılıyor. O esnada kuyruktaki araçları sollayan yabancı plakalı araçları işaret eden Ömer Faruk da “Diğer ülkelerin memurları tabiri caizse bizim burnumuzdan getiriyor, biz oralarda hata yaptık mı hatamızın geri dönüşü olmuyor; ancak bizim ülkemizde yabancı plakalı araçlar bizim önümüze geçebiliyor.” diyor. Bu durumu yetkililere iletmiyor musunuz sorumuza Osman Bey şu şekilde yanıt veriyor: “Benim sahibim yok! Şoförün sahibi yok! Burada şu anda 8 kilometre kuyruk var ama çok affedersiniz bir tane tuvalet yok burada. Ve bu kuyruk sadece 8 kilometre! Yeri geliyor 30 kilometreyi de buluyor. Şoförün ihtiyaç karşılayabileceği hiçbir şey yok burada. Televizyon diyor ki; “Bulgar araba almıyor.” Bulgar’la hiçbir alakası yok. Bulgar çalışıyor, çalışmadığı zaman da oluyor tabii, o başka. Bulgar çalışmadığında belli oluyor zaten, bu yol hiç bitmiyor! Bizim memurlarımız da sekiz saat mesainin beş saatini istirahatte geçiriyor.”
“Ona ambulans geliyor, meyve suyunu da veriyorlar bir de doktor kontrol ediyor. Ama şoföre kelepçeyi takıyorlar!”
Biz sohbetimize devam ederken Ertuğrul Yılmaz da yanımıza geliyor ve bu bölgedeki bir diğer sorunun da mülteci sorunu olduğunu söylüyorlar. “Tavandan çadırı kesip içeride saklanıyor mülteciler. Fark etmezsen ve içeride yakalarlarsa bize sıkıntı. Gümrükçü veya Bulgar polisi, içeride yakaladığı zaman ona hiçbir şey demiyor. Ona ambulans geliyor, meyve suyunu da veriyorlar bir de doktor kontrol ediyor. Ama şoföre kelepçeyi takıyorlar. Burada mülteci olayı çok sık oluyor. Bulgar tarafında suçsuz yatan arkadaşlarımız var. Araçların başını beklemek zorundayız. Yoksa bizlere çok büyük sıkıntı çıkar.”
Ertuğrul Yılmaz da ekliyor: “Her meslekte çürük elmalar çıkar bizim meslekte de para karşılığı mülteci kaçıranlar oluyor. Onların vebalini de suçsuzlar çekiyor. Ne yazık ki işi gücü para olan insanlar için her yol mübah.”
“Derdimizi Anlatacağımız Kimse Yok!”
Yaşanan tüm bu sorunlarda şoförlerin hiç mi yanlışı yok sorumuza ise verilen cevap şu oluyor: “Bizim yanlışımız bu mesleği seçmek! Başka da hiçbir yanlışımız yok! Bizim mesleğimize saygı olmadığı için bizim sahibimiz yok, derdimizi anlatacağımız kimse yok!”
“Biz 20-22 Kilometre Kuyrukta Beklediğimizi Biliyoruz”
Her dakika artan kuyrukta ilerlemeye devam ediyoruz ve bu sefer de Murat Dinç, İsmail Dinç ve Tuncay Karakaya ile sohbete başlıyoruz. Almanya’ya kuru yük taşıdıklarını söyleyen Murat Dinç, 20 senedir şoförlük yapıyor. Gitgide uzayan kuyruğu gösteriyorlar ve “Bu az, bu az… Bu kadar kuyrukta sıkıntı yok. Biz 20-22 kilometre kuyrukta beklediğimizi biliyoruz. Özellikle cumartesi pazar günleri çok fazla oluyor. Sırada günlerce bekliyoruz.”
“Bizim Türk Memurları Keyfi Çalışıyor”
Bu uzun kuyrukların sebebi nedir sizce diye sorduğumuzda sebebinin Türk memurlarından kaynaklandığını söylüyorlar ve ekliyorlar: “İki tane peron çalışıyor. Mesai bitimine yarım saat kala iş bırakıyorlar, telefonla konuşuyorlar, internette dolaşıyorlar… Sen tabii ona bir şey diyemiyorsun ve bekliyorsun. Hiçbir şey diyemiyoruz. Bir şey dediğin vakit hadi ilk sıraya geç diyor. İlk sıraya gittiğin zaman da zaten hayatın kaydı. Bizim Türk memurları keyfi çalışıyor, bir yemeğe gidiyorlar bir buçuk saat sürüyor. Ben bir buçuk saatte yemeği yapar, karnımı doyurur, bulaşığı yıkarım. Almanya’da hiç görmedik bir gümrük memurunun yemeğe gittiğini. Yemeğini yanına koyar, hem çalışır hem de yemeğini yer. Bizim memurlara bir şey desen nerdeyse kalkıp seni dövecek. Hakkını savunamıyorsun.”
“Burada Banyo Yapacak Yer Yok!”
“Bizi düşünen yok. Biz en son düşünülecek insanlarız. Buraya gelen seyyar satıcı bile bize bir böreği iki üç katı fiyata satar… Türkiye’de kimse şoförleri düşünmüyor. Avrupa’da böyle değil, Avrupa’da senin hakların var. Güzel parkların, parklarında duşların var. Türkiye’de bir hafta eve gidemesek mahvoluruz. Burada banyo yapacak yer yok!”
Her ne sorun olursa olsun her şeye olumlu baktıklarını söyleyen şoförlerimiz son söz olarak şunları iletiyorlar: “Hayat mücadeleyle geçiyor. Çalışıyoruz, işimiz gücümüz var. Her işin bir zorluğu vardır diyoruz ve çocuğumuzun rızkını çıkarmaya devam ediyoruz…”