“Türkiye’de Marmara Ereğlisi ve Egegaz Olmak Üzere İki LNG Terminali Var”
LNG ve CNG teknolojilerinin Türkiye’deki ve dünyadaki kullanım durumları nedir? Yaygınlıkları ve kullanıldıkları sektörler olarak değerlendirebilir misiniz?
LNG doğal gazın sıvılaştırılmış halidir. Isıl işleme ihtiyaç duyulan her alanda kullanılabilir. Yüksek kalorili, verimli bir yakıt türüdür. Türkiye, ısınma ihtiyacı kaynaklı LNG ithalatı en yüksek ülkelerden biridir. Türkiye'de 5,9 milyon ton kapasiteli Marmara Ereğlisi LNG Terminali ve 4,4 milyon ton kapasiteli Egegaz LNG terminali olmak üzere iki adet LNG terminali bulunuyor. Ayrıca İzmir Aliağa ve Hatay Dörtyol'da birer adet yüzer LNG depolama ve yeniden gazlaştırma terminali (FSRU) aktif olarak kullanılıyor. Öncelikle üretim amaçlı olarak bahsedecek olursak LNG; seramik, demir çelik, otomotiv, asfalt, kağıt ve ambalajlamada kullanılır. Isınma alanında ülkemizde daha yaygın kullanımı olan LNG hastaneler, sosyal tesisler, oteller vb. alanlarda da kullanılıyor. Buna ek olarak LNG elektrik üretim amaçlı doğal gaz kaynaklı enerji üretim tesislerinde de değerlendiriliyor. Ayrıca petrol ürünlerine bir alternatif olarak karayolu araçlarında yakıt olarak da kullanılmaktadır. LNG, sıvılaştırma sürecinde kirleticilerden arındırıldığı için doğal gazdan daha temizdir. Bu nedenle gıda ve içecek sektöründe de kullanılıyor.
“CNG’nin Patlama Riski Diğer Yakıt Türlerine Oranla Daha Az”
CNG ise doğal gazın sıkıştırılmış halidir. Özellikle enerji üretim tesislerinde kojenerasyon gibi enerji ve ısı üretiminin birlikte olduğu sistemlerde vazgeçilmez bir yakıttır. LNG'den farkı ise soğutma vs. maliyeti olmadan depolanabilmesidir. CNG, otomotiv sektöründe motor yakıtı, gemi, uçak ve kamyon benzeri araçlarda yakıt olarak kullanılıyor. Isıtma, otomotiv, gıda ve ulaşım sektörlerinde de kullanımı söz konusu. Yakıt fiyatlarının değişken ve yüksek olması sebebiyle CNG yakıt olarak olarak ulaşım sektöründe de kendine yer ediniyor. Ulaşım sektöründe kullanımının yaygın olmasının en önemli sebebi ise; daha güvenli, daha temiz ve daha ucuz bir yakıt olmasıdır.
“Kyoto Protokolü’ne Katılmaktaki Amaç; 2020 Yılına Kadar, Sera Gazı Emisyon Değerlerini Yüzde 20 Azaltmak”
Avrupa Birliği; alternatif yakıtların kullanımı, çevre ve enerji politikalarında Türkiye’den neleri yerine getirmesini istiyor? Bu isteklerin hayata geçirilmesi konusunda ülkemizde bugüne kadar neler yapıldı ve nelerin yapılması planlanıyor?
AB’nin enerji ve çevre politikasını 3 temel başlıkta toplayabiliriz. Bunlar; elektrik ve doğal gaz sektörlerinde rekabete açık pazar anlayışı, çevrenin korunması ve iklim değişikliğiyle mücadele için enerji üretiminde yenilenebilir enerji payının artırılması ve enerji arz güvenliğidir. Genel olarak bakıldığında Türkiye’den istenilen ise mevcut ve gelecek nesiller için sürdürülebilir kalkınmanın teşvik edilmesi ve çevrenin korunmasıdır. Türkiye’ye dair ilk tespit 1998 yılında yayınlanan raporda yer almakta olup, idari ve mali iş birliğinin ilk adımları bu raporla birlikte atılmış oldu. Bu tarihten sonra Türkiye, çevre ve koruma alanında birçok sözleşmeye imza attı. 2004 yılında Brüksel'de yapılan AB Konseyi Zirvesi’nde, Türkiye ile müzakerelerin 3 Ekim 2005 tarihinde başlamasına oybirliğiyle karar verildi. Bu karar neticesinde AB, Türkiye’nin kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerini ortaya koymasını istedi. 3 Ekim 2005 tarihinden bu yana AB, Türk çevre politikasına, Müzakere Çerçeve Belgesi, Komisyonun Genişleme Stratejisi ve Katılım Ortaklığı Belgeleri ve her yıl yayımladığı ilerleme raporu ile bilgi veriyor. 2004 yılında Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ni onayladı ve İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekreterliği’ne Sera Gazı Envanteri’ni sundu. Aynı yılın Mayıs ayında Türkiye, Enerji Verimliliği Kanunu’nu kabul etti. AB, 1973 yılından günümüze kadar 7 kez “Çevre Eylem Programı” hazırladı, uyguladı ve aynı zamanda Kyoto Protokolü’nün de liderliğini üstlendi. Türkiye, Kyoto Protokolü’ne katılmanın uygun bulunduğuna ilişkin yasayı 5 Şubat 2009 tarihinde kabul etti. Kyoto Protokolü’ne katılmaktaki amaç; 2020 yılına kadar, sera gazı emisyon değerlerinin yüzde 20 azaltılmasıdır.
“AB Yeni Enerji Arayışlarına Yöneldi”
AB’nin kendi enerji politikası için belirlediği hedeflerin bazıları Türkiye’nin lehine bir işleyiş süreci oluşturdu. Uyumlaştırma sürecinde enerji verimliliğinin ve tasarrufunun arttırılmasına, yenilenebilir enerji kaynakları alanında gelişmeler kaydetmesine, enerji sektörümüzün serbest ticarete adım atması, enerji kurumlarımızın yeniden yapılandırılmasına, EPDK’nın kurulmasına, enerji ile ilgili alt yapıların yenilenmesine yönelik yatırımlar yapıldı. AB’de üye sayısının 27 olması ve mevcut kaynaklarının yetersiz kalması, AB’yi enerji temini konusunda yeni arayışlara yöneltti. AB gerekli enerji ihtiyacını karşılayabilmek için çevreye zarar veren deniz taşımacılığı yerine, borulu hatlar projesine önem veriyor. Bu hususta Türkiye jeopolitik konumundan dolayı doğal gaz boru hatları ile enerji merkezi konumunda ve Avrupa’nın ihtiyaçlarına karşılık verebiliyor.
“2007 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin Enerji Alanında AB Standartlarının Gerisinde Olduğu Vurgulandı”
AB, aday ülkelerden uyumlaştırma süreci dahilinde beklentileri noktasında Türkiye’den katılım için istenen ön koşul ise AB Entegre Çevre Uyum Stratejisi’nin hedeflerinin gerçekleştirilmesidir. Türkiye 2007 İlerleme Raporunda, Türkiye’nin enerji alanında AB standartlarının oldukça gerisinde olduğu vurgulandı. Kayıp-kaçak oranının halen çok yüksek olduğu, enerji verimliliği ve yenilenebilir kaynaklar için çıkarılan yasaların yararlı olduğu ancak uygulamada sınırlı kaldığı ifade edildi. Türkiye’de su, atık, hava kirliliğin kontrolü ve doğayı koruma olmak üzere çevre konusunda öncelik verilen alanlara yönelik strateji oluşturulması ve gerçekleştirilmesi gerekiyor. Türkiye’den istenilen mevcut kömür santrallerinin daha az emisyona sebebiyet verecek şekilde yenilenmesi zorunluluğu bulunuyor. Türkiye, 2010 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde önemli bir işe imza atarak İklim Değişikliği Dairesi’ni kurdu. 2011 yılında ise, İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı’nı kabul etti. Ulusal Eylem Planı’nın kabul edilmesi pozitif bir adım olsa da, anlaşma içerisindeki ulusal emisyonları azaltma hedefini kabul etmedi.
“2012 İlerleme Raporu’nda En Çok Sera Gazı Emisyonu Gerçekleştiren Ülkeler Arasında Gösterildik”
AB için Türkiye nezdinde ulusal bir planının olmayışı uyum sürecinde bakışları değiştirdi. Bu süreçte AB konu hakkında Türkiye’nin tutumunu 2012 yılında ilerleme raporu yayınlayarak Türkiye’nin en çok seragazı emisyonu gerçekleştiren ülkeler arasında olduğunu ifade etti. Türkiye, bu gibi sınır aşan çevre sorunlarında taraf olmak ve çalışma gerçekleştirmek için AB Üyeliği’nin tamamlanmasını bekliyor.
Önümüzdeki yıllarda, hangi enerji kaynaklarının daha kıt, hangilerinin daha kolay bulunabilir hâle geleceğini öngörüyorsunuz?
Dünya genelini ele aldığımızda mevcut durumda kullanılan enerji kaynakları maalesef iklim değişikliğine neden oluyor ve yaşam koşullarımızı olumsuz etkiliyor. Elektrik üretiminin büyük bölümü halen kömür santrallerinden elde ediliyor. Kömür madeni yandığında ortaya çıkan kükürdioksit miktarı, asit yağmuru meydana getirip doğaya ciddi ve kalıcı zararlar veriyor. Doğaya verilen bu zararların uzun vadede hayatımızı ne kadar kötü etkileyeceğini fark etmemiz, petrol ve doğal gaz gibi kaynakların dünyada kısıtlı bulunması, ülkeleri yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneltiyor.
“Kaynaklarını Doğru Kullanan Ülkeler Enerji Konusunda Sıkıntı Yaşamayacak”
Alternatif enerji kaynakları olarak karşımıza; jeotermal enerji, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, biyokütle çıkıyor. Gelecekte kendi kaynaklarını doğru kullanan ülkeler enerji ihtiyacı konusunda sıkıntı yaşamayacak. Ülkemizde şu anda elde ettiğimiz enerjiyi nasıl sağladığımıza bakıldığında 2018 yılı ilk yarısı itibarıyla ülkemizin kurulu gücü 87.139 MW'a ulaştı. 2018 yılı ilk yarısı sonunda kurulu gücümüzün kaynaklara göre dağılımı; yüzde 32,0’ı hidrolik enerji, yüzde 26,4’ü doğal gaz, yüzde 21,4’ü kömür, yüzde 7,7’si rüzgâr, yüzde 5,4’ü güneş, yüzde 1,3’ü jeotermal ve yüzde 5,8’i ise diğer enerji kaynakları.
“Yenilenebilir Enerji Kaynaklarında Üretimin Artması Enerjide Dışa Bağımlılığımızı Azaltır”
Elektrik üretimi içinde yüzde 32 paya sahip hidroelektrik santraller; çevreye uyumlu, yenilenebilir, yüksek verimli bir üretim kaynağı olması nedeniyle önem taşıyor. Ülkemiz ekonomik durumu itibari ile cari açığımızın büyük bölümü enerji ihtiyacından kaynaklanıyor. Ülkemizde yenilenebilir enerji kaynaklarında üretimin hızla artması enerjide bağımlılığımızı azaltacak en önemli hamlelerdendir. Yenilenebilir enerji yatırımları jeopolitik konumumuz itibari ile güneş, rüzgar ve hidroelektrik santrallerden yararlanabilmemiz adına oldukça elverişli.
“Doğal Gaz Piyasası Lisans Yönetmeliği, LNG ve CNG’nin Tali İstasyonlarda Araçlara Satışına İmkân Veriyor”
Yakıtların kullanımı hangi mevzuatlarla düzenleniyor, alternatif yakıtlarının kullanımı hakkında bir mevzuat zorunluluğu söz konusu mu?
Yakıtların kullanımını içeren ülkemizde farklı zamanlarda yürürlüğe giren tebliğ ve yönetmelikler bulunuyor. Düzenlemeler sektörlere ve kullanım amaçlarına göre yakıtların kullanım esasları ve yükümlülüklerini belirliyor. Bunlar;
Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği
Benzin ve Motorin Türlerinin Çevresel Etkilerine Dair Yönetmelik
Atıktan Türetilmiş Yakıt, Ek Yakıt ve Alternatif Hammadde Tebliği
Doğal Gaz Piyasası Lisans Yönetmeliği
Sera Gazı Emisyonlarının Takibi Hakkında Yönetmelik
Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin Azaltılmasına İlişkin Yönetmelik
Petrol Piyasasında Uygulanacak Teknik Kriterler Hakkında Yönetmelik
Mevcut olan düzenlemelerin amaçları ise şu şekildedir:
Isınmadan kaynaklanan hava kirliliğinin kontrolü suretiyle; konut, toplu konut, kooperatif, okul, üniversite, hastane, işyerleri, sosyal dinlenme tesisleri, sanayide ve benzeri yerlerde ısınma amaçlı kullanılan yakma tesislerinden kaynaklanan is, duman, toz, gaz, buhar halinde dış havaya atılan kirleticilerin hava kalitesi üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak ve denetlemektir. Benzin ve motorin türlerinin çevresel etkileri konusunda; motorlu taşıtlarda kullanılan benzin ve motorin türlerinin çevre ve insan sağlığına yönelik etkilerini sınırlamaya ilişkin usul ve esasları belirlemek suretiyle çevreye zararlı etkiler kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Atıktan Türetilmiş Yakıt, Ek Yakıt ve Alternatif Hammadde Tebliği ile atıkların alternatif hammadde olarak kullanılması, atıktan türetilmiş yakıt hazırlanması ve bu hazırlama tesislerinde bulunması gereken asgari şartlara ilişkin teknik, idari ve uyulması gereken genel kurallar ile atıktan türetilmiş yakıt kullanımı ve beraber yakma tesislerinde ek yakıt olarak kullanılacak atıklara ilişkin esasları belirleniyor. Alternatif bir yakıt olarak araçlarda kullanılan LNG ve CNG’nin iletim hattına uzak istasyonlara karayoluyla taşınarak satışına imkân sağlayacak yönetmelik değişikliği içeren Doğal Gaz Piyasası Lisans Yönetmeliği’nde de LNG ve CNG kullanım esasları öngörülüyor. EPDK’nın yaptığı bu değişiklik, ana istasyonda sıvılaştırılan veya sıkıştırılan doğal gazın basınçlı kaplarda taşınarak tali istasyonlarda araçlara satışına imkân veriyor.
“Petrol Fiyatlarını Etkileyen Birçok Etken Mevcut”
Yakıt türlerinin fiyatları piyasada hangi durumlara göre şekilleniyor; bir yakıt türü fiyatını, diğer türlerden ayıran etkenler nelerdir?
Ham petrol arıtma yani rafine işlemi gerçekleştirildikten sonra araç yakıtı yani benzin veya dizel olarak kullanılmasına olanak sağlanıyor. Yakıt fiyatlarını belirleyen sabit giderlerle birlikte ülkelerin kendi iç yapısına göre değişkenlik gösteren etmenlerden dolayı maliyetlerde farklılıklar oluşabiliyor. Bu kapsamda piyasalarda Brent, WTI ve Umman olmak üzere farklı üç tür işlem görüyor. Petrol, kıt kaynak olması ve eşdeğer bir ürünün bulunmaması sebebi ile ekonomik açıdan önemli bir maddedir. Ham petrolün sabit giderlerine çıkarılma ve ulaşım, değişken maliyelere ise rezerv miktarı, arz-talep, OPEC ülkelerinin kararları, iklim koşulları örnek gösterilebilir. Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği olarak bilinen OPEC, dünyadaki petrol rezervlerinin büyük bir kısmını elinde bulunduruyor. OPEC, petrol üretimi yapan 12 ülkeden oluşuyor. Petrol fiyatlarını dengelemek amacıyla kurulan OPEC, petrol fiyatlarının seyrini olumlu veya olumsuz doğrudan değiştiren etkiye sahip. Petrole ihtiyaç zamanları yani arz-talep ilişkisi dönemsel olarak da fiyatların şekillenmesinde rol oynuyor. Üretici ülke konumundaki Amerika’da yaşanan hortum, kasırga vb. doğal afetler üretimin azalmasına neden olduğunda fiyatları geçici de olsa doğrudan etkiliyor. Ülke ihtiyaçlarına yönelik mevsimsel artışların da fiyatlandırmaya etki etmesi söz konusu. Yaz aylarında insanların araç kullanma eğiliminin artması da buna örnek verilebilir. Ulaşımda kullanılan yakıtların cinsine göre fiyatlandırma ilişkisine bakacak olursak Avrupa Birliği’nin Çevresel Etki ve Sera Gazı Emisyonları’nın azaltımına yönelik aldığı kararlar, Kyoto Protokolü gibi anlaşmalarda belirtildiği gibi dizel yakıtların çevreye daha fazla zarar vermesinden dolayı ek tedbirler ve teşvikler alınıyor. Vergilendirme ve kullanımını azaltımına ilişkin yasalar gibi. Petrol kısıtlı bir kaynak, sonsuz değildir. Bu nedenle ulaşımda yeni teknolojilerin kullanımı için bazı çalışmalar yapılıyor. Araçlarda son zamanlarda bunlara örnek olarak elektrikli ve hybrid yakıtları gösterebiliriz.
“Petrol ve Türevlerinin Kullanım İmkânının Sınırlı Oluşu, Alternatif Yöntemlerin Önünü Açacak”
Ülkemizde akaryakıtın ülkeye girişinden sonra fiyatlandırma konusunda değişken maliyetler mevcut. Ürün fiyatına ek olarak; vergiler, toptancı-dağıtıcı payı ve döviz kuru bu değişkenliğin nedenleri arasında sayılabilir. Kaçakçılığın önlenmesi amacıyla başlatılan Ulusal Marker ve Otomasyon Sistemi ile ulusal petrol stoku yükümlülüğü gibi uygulamalar ek maliyetler getiriyor. Bu da satış fiyatına yansıtılıyor. Sonuç olarak, yakıt fiyatlarını etkileyen birçok unsur söz konusu. Gelecek dönemlere dair değerlendirme yapmamız gerekirse, sonsuz olmayan bir emtianın varlığına bağımlı kalmak imkânsız. Petrol ve türevlerinin kullanım imkânının sınırlı oluşu, alternatif yöntemlerin aranması, geliştirilmesi ve kullanılmasının önünü açacaktır. Bu doğrultuda, elektrikli ve hybrid araçların yanı sıra LNG ve CNG ile çalışan araçların da yaygınlaşmasını ve zamanla petrolden türetilen akaryakıtların yerini almasını bekliyoruz.
“Çevreye Olan Hassasiyetin Fark Edilmesi, Bizi Alternatif Kaynaklara Yönlendirecek”
Alternatif yakıt kullanımının geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Önümüzdeki günlerde bizi nasıl bir yakıt kullanımı bekliyor?
Gelişen teknoloji ile birlikte artık kademeli olarak alternatif yakıt türlerinin araçlarda kullanımından söz ediyor olacağız. Sadece petrolün sınırlı olması değil değişen iklim koşullarına fosil yakıtların etkisinden dolayı artık dünyanın bir karar vermesi ve bunun için mücadele etmesi gerekiyor. Emisyonların azaltımı ve çevreye olan hassasiyetin günümüzde ciddiyetle fark edilmesi bizleri alternatif kaynaklara yönlendirecek.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |