Baş döndürücü hızla gelişen uluslararası gelişmelere bu yıl bir de kriz eklendi. Mevcut sorunların çözüme kavuşturulması sürecinde krizden uluslararası taşımacılar olumsuz etkilendiler. Özellikle Rusya ile yaşanan taşımacılık krizi, En yetkili üst düzey yetkililerinin araya girmesi ve yoğun bir diplomasi trafiğiyle geçtiğimiz günlerde çözüme kavuşturuldu. Kara Ulaştırması Genel Müdür Yardımcısı Hüseyin Yılmaz 2009 yılının ilk 10 ayını değerlendirirken taşımacılara da bazı uyarılarda bulundu. Ayrıca verdiği bir müjde de var. İtalya’ya taşımalarda sorun oluşturan UBAK belgesinin silinebilir mürekkeple etiketlenmesi konusuna ilişkin yeni belgelerde nokta vuruşlu yazıcı kullanılacak. Yılmaz son bir ricada daha bulunuyor; “Belgelerimizi temkinli kullanalım.”
2009 yılı uluslararası taşımacılık açısından hareketli ve yoğun geçti. Özellikle ülkeler arası ikili ilişkilerde bayağı yol kat edildiğini biliyoruz. Siz geçtiğimiz 10 ayın bir değerlendirmesini yapar mısınız?
Yılın sonuna yaklaştığımız bu günlerde 2009 yılının uluslararası ilişkiler bakımından çok yorucu, sıkıntılı bir dönem olarak geçtiğini söyleyebiliriz. Bunların başında Rusya sorunu geliyordu. Bunun dışında özellikle Avrupa ülkelerinin tutumlarından kaynaklanan durumlar ve daha önce de Bulgaristan ile yaşanan bir sıkıntı söz konusuydu. Daha sonra Gürcistan’da bir değişiklik oldu ve aniden geçiş belgeleri sorulmaya başlandı. Bu günlerde de Yunanistan ile yaşanan bir sorun var. Bir taraftan bu sorunları yaşarken, bir taraftan da sorunları hızlı bir şekilde çözüme kavuşturmak için çok ciddi çabalar sarf ettiğimizi ve neticede de bu sorunlarımızı, Yunanistan hariç, çözdüğümüzü söyleyebiliriz. Yunanistan ise Kasım ayında yapılacak KUKK toplantısında da büyük ihtimalle çözülecek,
Genel olarak şunu söyleyebiliriz ki; Avrupa ülkeleri eski Avrupa ülkeleri değil. Herkes her şeyi hesap eder oldu. Krizden sonra özellikle Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelerin AB’ne girmesiyle Avrupa’da şansı azalan Yunanistan, gibi bazı Avrupa ülkeleri arayışlara girdiler. daha önce AB’nin bir çok imkanlarından istifade eden, bu arada yüklerini de taşıyan ülkelerin taşımacıları bu imkanların bir kısmını kaybettiler. Kaybettikleri bu imkanlarının yerine “acaba ne yapabiliriz” diye telaşa düşüp; sağa sola saldırmaya başladılar. Saldırdıkları yerler arasında Türkiye de var. Türkiye’nin taşımalarından pay alma hesapları yapmaya başladılar. Bazen birbirlerinden güç ve örnek de aldılar. Bazen de Rusya’nın tutumunu örnek alıyorlar
Rusya ile yaptığımız görüşmede taahhüt işini ortadan kaldırdık. Rus taşıtı yüklenmesi sayısının artması halinde tabi ki bize verilecek belge sayısı da buna bağlı olarak artacak. Bizim her yıl şu kadar aracı yüklemek gibi bir taahhüdümüz yok; sadece belli bir sayıda aracın yüklenmesi halinde 6.000’lik ikinci dilimi elde etme hakkını kazanıyoruz. Bunlar gayet politik ve ince ayarlarla yapılıyor. Diğer ülkeler de buna göre bazı argümanlar geliştirmeye çalışıyorsa da, bizim kararlı ve dik duruşumuz sayesinde hesapları tutmuyor.
Neticede bugün geldiğimiz noktada bugün için Yunanistan ile yaşamakta olduğumuz kimsi bir sorunun dışında bir problem gözükmüyor.
Bazı kesimler Rusya ile yaşanan süreçten sonra elde edilen başarıyla ilgili tam tatmin olmadı gibi… Bu konuda neler söylemek istersiniz.
En son yaptığımız toplantı herkesi memnun eder bir neticeyle bitti aslında. Rusya ile yaptığımız protokolde Ocak ayından itibaren ilk dilimde 6.000’lik bir belge bize verecekler. Bunun karşılığında 2.000 tane Rus aracının Türkiye’de yükleme yapmış olması halinde, ikinci 6.000’lik dilimi isteyebileceğiz. Bunun için Rusya’ya bir taahhüt vermek yerine kendi içimizde bir çalışma yapacağız;. Belki bir iç bonus sistemi kendi içimizde kuracağız. Rus taşımacısı yükleyen firmalara kolaylık ve bazı imkanlar getirilebilecek. Yapacağımız çalışma neticesinde kotalarda herhangi bir sıkıntı yaşamadan Rusya ile taşımaların gerçekleşmesini sağlamış olacağız. Şu anda bir isteksizlik ve memnuniyetsizlik varsa o da bonus sisteminin nasıl olacağı endişesidir. Yoğun çabalar ve girişimler neticesinde bu noktaya geldik. Kararlı ve dik durmasaydık 500 belge ile oyalanıyor olacaktık; oysa şimdi 4250 tane belgemiz var elimizde.
Yine Yunanistan’a dönecek olursak, Yunanistan ile yaşanan durum orada seçiminin ve yeni yönetimin getirdiği bir durum olarak karşımıza çıktı. Daha önceki toplantıda kotalar istenirken 35.000 transit, 10.000 ikili belge istenmişti. Zira, bugüne kadar yapılan istatistikler bunu öngörüyordu. Oysa, Yunanistan ile ikili taşımaların bu kadar yüksek seviyeye geleceğini kimse tahmin etmiyordu. Gelmesinin de sebebinin ekonomik krizin doğurduğu ortamdan kaynaklandığını düşünüyoruz. Bir anda ticaretin yön değiştirmesiyle transit taşımalar gibi ikili taşımalarımız da artmaya başladı; ikili taşımalarımız artınca kotamız yetmedi. Kotanın tükendiği günlerde ve sonrasında Yunanistan’da bize cevap verecek, talebimizi değerlendirecek yetkili bulmakta ciddi zorluk çektik.. Değişim endişesi, yeni görev alanların kararsızlığı bir boşluk yarattı. Geçiş belgesi olmaksızın ikili taşıma yapan araçlara izin verileceği yönünde geçici bir uygulama başlatmışlardı ve bu uygulamayı durdurdular. Elçilik düzeyinde de baskılarımız devam ediyor; Bakanlığımızda en üst düzeyde temaslarımız devam ediyor. Oradaki yönetimin kararsız kalmasındaki bir diğer neden de oradaki derneklerin idare üzerindeki yoğun baskıları; idare de onlardan habersiz bir adım atmak istemiyor. Neticede bu sorunu bir şekilde aşacağız. Onların da bize ihtiyaçları var. Bizden de Yunanistan’a çok fazla ihraç malı gidiyor.
İtalya’ya taşıma yapan firmalardan biri UBAK belgesindeki mührün silinebilir mürekkepten olması nedeniyle sorun yaşadığını ve zor durumda kaldığını ifade etti. Sizin bu konuya ilişkin değerlendirmeniz ne yönde olacak?
Çok münferit bir olay. UBAK Belgesinin üzerindeki etiketler yıllardır aynı şekilde bastırılıyor. Sadece şikayetçi olan firmaya verilmiş değil; başka birçok firmaya verildi. Bunun dışında biz hiç şikayet almadık. Biz yine de bunun silinebilir olmaması için yeni vereceğimiz belgelerde nokta vuruşlu yazıcılarla etiket basımını gerçekleştireceğiz. Buna rağmen birileri üzerinde kazıma yapmaya çalışırsa yine o belgelere el konulur. Biz yine tedbirimizi uygulayıp, yazıcımızı değiştireceğiz.
2008 ile 2009’u kıyasladığımızda ülkeler arası ikili ilişkilerde bayağı yol kat edildiğini görüyoruz. Peki 2009 ile 2010 yılını değerlendirdiğimizde sizin ülkeler arası gelişmelerle ilgili bir öngörünüz var mı?
Şu anda birçok sorunu müzakere ettik ve çözüm noktasına kadar getirdik. Norma şartlarda 2010 yılında fazla bir sorun çıkmayacağını tahmin ediyoruz. Ancak, dünyadaki gelişmeler, ithalat ve ihracatın durumu, piyasaların durumunun değişmesiyle nelerin geleceği belli olmaz. Öyle ki bazen ülkeler her şeyi göze alıp verdikleri sözlerden de dönebiliyor, o yüzden hiçbir garanti veremiyoruz. Bugün anlaşmalı olduğumuz ülkelerle gerekli protokoller yapıldı. Ancak dünyanın yaşayacağı süreçte ne olacağının bir garantisi yok. Temkinli olmalıyız; belgelerimizi tasarruflu kullanmalıyız. Bakanlığımızca hem UBAK belgesi hem de geçiş belgesi kullananlarla ilgili öngörülen bir ceza uygulaması var. Taşımacılarımızdan yoğun baskı geldi; bunu kaldırın diye. Biz ceza miktarını biraz düşürdük; ama kaldırmadık. 2010 yılında da bu ceza durumu uygulanacak. Firmalar bu konuda ısrarcı olmasın; tüm belgelerin kullanımında tasarruf için bu tür tedbirler şart..
İkili ilişkilerin dışında bir takım ülkeler arası projeler de olacak bildiğim kadarıyla… Biraz da onlardan bahseder misiniz?
TRECECA ile ilgili gelişmeler var. Türkiye’nin içinde bulunduğu projeler devam ediyor. Bilindiği gibi çok taraflı ilişkilerden sonuç alınması daha uzun zamana bağlı, o nedenle ben çok taraflı ilişkilere fazla iyimser bakmıyorum. Özellikle krizden dolayı ikili ilişkiler her şeyin önüne geçmiştir. Hatta ikili ilişkilerde bile istikrarlı olabilmek çok önemli hale geldi. En son ikili ilişkilerde Rusya’yı gördük; “her ülke için sadece 67 belgeyi kabul edeceğim” diyor. “İsterseniz sizin 1500 belgeniz olsun 67 taneyi kabul ederim” diyor. Bu dönemde çok taraflı projelerin çok etkin olamadığını görüyoruz.
Dünya ne zaman bir nefes alma dönemine girer; o zaman çok taraflı ilişkiler yine canlanır. Yeni projeler hayat bulur.
Uluslararası taşımacılık yapan firmalar başka ülke araçlarının bizim ülkemizde rahatlıkla dolaştığını; ancak bizim ülkemizin araçlarının dışarda sınırlamalara maruz kaldığını ifade ediyorlar. Siz bizim ikili ilişkilerdeki tolerans payımızın fazla olduğu görüşüne katılıyor musunuz?
Hayır; katılmıyorum. Örneğin bizim taşımacılarımız ellerindeki geçerli belgelerle Avrupa’nın hemen hemen tüm limanlarından yük alabilirler. Ama, yabancı plakalı araçlar, bunlara komşu ülkeler de dahildir. limanlarımıza denizyoluyla gelen yükleri hiçbir şekilde alamazlar. Denetimler konusunda eksiklikler olabilir; özellikle iç gümrüklerde yaşanan denetim eksikliği nedeniyle belgelerin kontrolü tam yapılamadığı için bazı atlamalar olabilir. Gümrükle koordineli olarak denetimleri daha da etkinleştirmeye çalışıyoruz.
10. Ulaştırma Şurası’nın uluslararası ilişkiler bakımından önemini değerlendirir misiniz?
Bu Şura’nın öncekilerden farkı uluslararası boyutunun da olmasıdır kuşkusuz. 2023 yılına kadar öngörülen hedeflerin amacına ulaşması sırasında özellikle yakın/dostane ilişkiler içerisinde bulunduğumuz ülkelerle nelerin yapılacağı, birlikte hangi projelerin yürütülebileceği gündeme geldi. Böylece bugüne kadar ulusal düzeyde bulunan projeler bundan böyle bu ülkelerle paylaşılarak evrensel nitelik kazanacaktır. Ülkemizin doğu-batı, kuzey-güney koridorlarında ulaştırmanın her alanında bölgesinde en işlek ve en işlevsel bir ulaşım ağına sahip olması öngörülmektedir. Bu nedenle Şura’da belirlenen altyapının üzerine inşanın yapılması gerekiyor. Bize düşen de bu atılımları sonuçlandırmak. Alınan kararlarda ulaştırma altyapıları, regülasyon konusunda katılımcı ülkelerin de görüş ve önerileri alındı. Kombine taşımacılık ve intermodel taşımacılık konusunda işbirliği öne çıkan konular arasındaydı.
Bu haliyle Şura sonuçları sadece ülkemizin değil, ülkemizin merkezinde bulunduğu coğrafyanın da bir kazanımıdır. Bu kazanımların evrensel düzeyde hayata geçirilmesi ve somuta indirgenmesi ikili bazda yapılacak görüşmelerde şekillenecektir.
Kısaca bu Şura ile uluslararası ilişkilerde de önümüze bir yol haritası konulmuş oldu.
Şura’da “kotasız eylem planı” söylemine ilişkin de adımlar görüşüldü mü?
“Kotasız eylem planını” asgari iki ülke arasında başlayıp diğerlerine de yayılırsa anlamlı olur. Özellikle Şura’ya temsilci gönderen ülkeler açısından baktığımızda bu ülkelerin de ortak görüşü bu. Umarım bu çember daha da genişler. Ancak, “Kotasız Avrupa” diye bir söylemle ortaya çıkarsanız sizi destekleyen en az bir Avrupa ülkesi olması lazım, Ben böyle bir ülke göremiyorum. Nitekim Çok taraflı oluşumların da temelleri bu şekilde atılmıştır. Aksi halde sizi destekleyen hiçbir Avrupa ülkesi olmadan veya bir ülkeyle anlaşmaya varmadan “Kotasız Avrupa” diye ortaya çıkarsanız söyleminizle baş başa kalırsınız, Bunun yolu ancak ince ve uzun müzakerelerden geçer. Eğer muhataplarınız bunu istemiyorsa, siz ne kadar isteseniz de boş bir söylemdir. Özünde doğru olabilir; ancak bana göre kurgusu yanlış bir söylem.
Uluslararası taşımacılara vereceğiniz bir müjde var mı?
2010 yılı geçiş belgeleri ve ikili ilişkiler bazında daha rahat olacaktır. Yeter ki, önceden yaptığımız hataları yapmayalım, temkinli olalım, belgelerimizi tasarruflu kullanalım, birbirimizin hakkına riayet edelim. Hepsinden önemlisi ise Bakanlığımızın çizgisinden ayrılmasınlar
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |