Sıkıntıları ortak; yabancı plakaların denetimlerinin yetersiz olması, çalışma süreleri ve motorin yerine madeni yağ kullanımının artması.
Sektörün emektar kamyoncularının seslerini duyurmalarına yardım etmeye devam ediyoruz..
“Dertlerimi anlatmaya 3 gün 3 gece yetmez!”
Veysel Şahin kendini bildiğinden beri şoförlük mesleğini icra eden bir emektar. Yıllarını direksiyon sağlayarak geçirmiş olan Şahin, yaşadığı sıkıntıların hangisinden başlayacağını bilemiyor “Hangisini anlatayım? Bir anlatmaya başlasam 3 gün 3 gece yetmez bile” diye çaresizliğini belirtiyor.
Belgelerden yakınan Şahin konuyla ilgili “K1 Belgesi’nden tut, SRC’sine ve Psikoteknik’ine kadar birçok belge çeşidi var. Hiçbirinin de bir faydasını göremedim. Belgem olmadığı zaman ceza yiyorum, cezamı ödüyorum. Götürüsü var getirisi yok. Satamıyorum bile. Aracımı sattığım anda 540 gün sonra başka bir araç almazsam, belgem iptal oluyor. Hangi akla sığar bu?” diyor.
“Hiç kimseden cevap gelmiyor”
Mevzuat güncellemelerinin tarafına ulaşıp ulaşmadığını sorduğumuz Şahin “Artık teknoloji çağındayız, herkes gibi ben de internet kullanıyorum. Sıkıntılarımızı, sorularımızı oturduk yazdık; yazdık yazmasına da bir Allah’ın kulundan da cevap gelmedi” diye dert yanıyor dergimize.
Veysel Şahin bu saatten sonra hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünüyor; “Bu saatten sonra kim gelse bu sektör değişmez. Kamyoncunun kazandığı ne ki? Bir şoför maaşı var. Sektöre giren de çıkamıyor, bu direksiyonu tutan bir daha bırakamıyor. Bugün borçsuz bir araçla piyasaya çıkın, ben 2 ay sonra size geleyim sorayım ‘neyin var?’ diye. Şu kadar borcum var demezseniz ben de bir şey bilmiyorum. Şöyle belirteyim Ankara Şaşmaz’a gidin, 2 gün yattığınızda bile 100 liradan 200 lira ödüyorsunuz. Daha iş almadan borçlanıyorsunuz!”
“Mazot fiyatı yüksek oldukça; şoför kaçak mazot da yakar, 10 numara yağ da!”
10 numara yağ, can kayıplarına, vergi kaybına, çevre kirliliğine ve daha bir çok soruna yol açıyor. Peki, o zaman neden 10 numara yağ tercih ediliyor? Mazot fiyatlarıyla ilgili düşüncelerini sorduğumuz Şahin, “ Mazot fiyatları yüksek olduğu zaman şoför ne yapsın? 10 numara yağ da yakacak kaçak mazot da yakacak. Pahalı olan her şeyin ucuz muadili de olur. Örneğin; sigara olmuş sana 10 lira. Ne yapıyoruz? Kaçak sigara içiyoruz. Sigara 5 lira olsa kaçak içilir mi?” şeklinde artan mazot fiyatlarına isyan ediyor.
“Kamyoncunun işi bitmiş, büyük şirketler devam ediyor”
Veysel Şahin, kamyoncunun halinden dem vuruyor; “Trafik yolda yakalayacak, cezayı yazdıktan sonra devam edeceğiz. Devam etmezsen yükün sahibi ile tartışırsın. Bu işler böyle. Yük sahibine bir gün dedim ki, ‘lastiğim patladı, yetiştiremeyeceğim’. Adam bağırdı çağırdı en sonunda, ertesi gün gittiğimde bana ‘Yalancısın!’ dedi. O gün sabaha kadar uykum gelmedi, doğruyu söylediğim halde bu duruma düştüm diye. ‘Kamyoncunun hayatı yalan zaten’ dedi bana. Yalan söyleyeni de var ama genelleme yapılmaz ki! Hadi benim takografım doldu, kenara çekip durmak zorundayım; o zaman da bana inanmayacak belli. Çünkü para veriyor, para veren her zaman haklıdır. Kamyoncunun işi bitmiş, büyük şirketler devam ediyor. Ben bireysel çalışıyorum. Herkes kooperatifle çalışırsa, kooperatifin de bir anlamı kalmaz ki, kooperatifler eskidendi; Özal’dan önceydi. Sınırlı sorumlu olayı vardı o zaman, sorumluluk oluyordu. Şimdi öyle bir şey yok, Özal geldi rahmetli, sınırlı sorumluları kaldırdı; hiç bir yere müdahale edemiyorsun! Lojistikçi de fiyat sunuyor, sen de fiyat sunuyorsun; artık ihale kime kalırsa. Hatta bazen lojistikçi alıyor yükü kooperatife veriyor, yükü kooperatif çekiyor”.
“Lojistik üssü gibi tesislerin her yerde olması gerekli”
Lojistik üssünden son derece memnun olan Şahin, her yere böyle tesislerin kurulması gerektiği görüşünde; “Burası çok güzel, aracımı çekiyorum oturuyorum. Her yer tertemiz. Ama yarın öbür gün burası da bozulur. Çünkü eğitim seviyemiz düşük. Türkiye’de eğitim şart. Eğitim yüksek olduğu zaman ister istemez bilinçleniyoruz, daha az hata yapıyoruz”.
Kamyoncunun sahipsiz olduğunu belirten Şahin; “Derdimiz çok ama bunun ucu gelir hükümete dayanır. Hükümet olarak K1 belgesini çıkartırken plakayı dondurmuş olsaydı, ben o adamları başımın üzerinde gezdirirdim. Minibüsün, taksicinin plakası donmuş. Neden kamyoncununki donmuyor? K1 plaka yapacaklardı. Artvin, Rize, Trabzon, Samsun, Ordu; bunların plakalarına dikkat edin hepsi K'dır. Oralardan başladılar K plaka yapmaya. Ben sevindim benim plakam da K olacak diye. Yapabilirsem yaparım, yapamazsam satarım dedim ama olmadı. Bizim bir başımız yok; Şoförler Cemiyeti Federasyonu Başkanı çıkıyor diyor ki; ‘Ben minibüsler ve taksicilerin başkanıyım!’. Kimse kamyoncunun başkanı olmuyor. Devletin bütün yükü bizim sırtımızda geçiyor, vergiyi de ben veriyorum ama hiçbir federasyon benim arkamda durmuyor. Ama bir şey yapamayız; güç onlarda” diye dert yanıyor.
20 yıllık şoförlük hayatının 16’sını Avrupa’da geçiren Mesut Çetin’e yöneltiyoruz mikrofonumuzu bu sefer. Mesut Çetin de en az Veysel Şahin kadar dertli.
“Şoförü fakir görüyorlar”
Toplumun şoförlük mesleğine yeterli saygıyı göstermediğini düşünen Çetin, “Bizim toplumumuzda şoförü fakir görüyorlar, sanki 3. sınıf vatandaş gibi. Dünyanın yükünü çeken biz, ezilen yine biz. Ben bundan rahatsızım. Sonuçta mesleğimi bulmuşum, ekmek parası için çalışıyorum; herkes gibi!” diyerek algının değişmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
“Avrupa ve Türkiye’nin farkı…”
Uzun yıllar yurtdışında çalışma fırsatı yakalamış olan Çetin, Avrupa ile Türkiye karşılaştırması yapıyor; “Örneğin; çalışma süreleri Avrupa’da standarttır ama Türkiye’de böyle bir standart yok. Akşam çıkıyorsun, kapıdan geçiyorsun, sabah İzmir’e iniyorsun, yük boşaltıyorsun. Standart yok diyorum, çünkü yasa çıkmış ama denetleyeni yok. Mesela Türkiye’de sadece şehrin giriş ve çıkışlarında kontrol var ya da çevirirse çeviriyor çevirmezse çevirmiyor.”
“Yabancı plakalı araçlar Türkiye’de takografa hiç uymuyor!”
Türk şoförünün her daim mağdur olduğunu belirten Mesut Çetin, “Yabancı plakalı araçlar Türkiye’de Takografa hiç uymuyor. Ben 80 ile giderken, o 100 ile gidiyor. Ceza yazılmıyor, yeterli denetleyici yok. Bize Avrupa’da ceza yazıldığı zaman hiçbir hak tanınmıyor. Türkiye’de nasıl? Yabancıya radar cezası yok! Mesela; yolun kenarına kurulmuş radarlar var ve onlar yabancı plakaya ceza yazamıyor. Şoförün adresi yok ki! Çevirirse yazıyor ancak çevirmenin olmadığı, radar olan yerlerde adresini tespit edip de cezayı gönderemiyor!” diyor.
“Keyfi cezalar canımızı yakıyor!”
Türkiye’de haksız bir rekabet oluştuğundan şikayetçi olan Çetin, ülkemize giren boş araçların Türkiye’den yük alıp çıkabilmesinden rahatsız.. “Bu böyle olduğu zaman nakliye fiyatları düşüyor. Ben Türkiye’den boş çıkamıyorsam, yabancı araçlar da benim ülkeme boş giremesin! Biz mesai için para öderken, onlar ödemiyor. Yaptırımlar sadece Türk araçlarına yönelik. Mesela, İran Gürcü bir aracı çevirmez, Türk aracını çevirir ve keyfi cezalar yazar. Ben Gürcistan’da 5 defa ceza yedim, hepsi de keyfiydi.”
“Başkasının rızkını çalarak nasıl rahat ediyorsun?”
Yetki belgelerinin denetiminin sıkılaşması gerektiğini belirten Mesut Çetin, konuyla ilgili görüşlerini ise şöyle dile getiriyor; “Denetimler artmalı, herkes kendi belgesine göre taşımacılığını yapmalı. İnsanların ekmekleri ile oynanıyor sonuçta. Sen belgene göre taşımacılık yapmadığında çocuklarının rızkını çalmış oluyorsun, nasıl rahat edebilirsin ki?”
“10 senedir belgeyi almayan, bu saatten sonra zaten almaz!”
Emektar şoförümüz R belgesi olmadan, K belgesi ile ihalelere girilebilmesi ile ilgili de oldukça haksız bir durumun oluştuğundan bahsediyor. “ Ben limited şirketiyim. Nakliyeciden fatura alamıyorum, ama bir başka arkadaşımız bireysel kişi. Vergi mükellifi Şaşmaz’da bir yazane açmış. O kişi nakliye faturası alabiliyor. Denetimler az olduğu için de, ben limited şirketi olduğum halde alamıyorum. Bu belgeler 130 çeşit belge olarak çıktı. ‘Denetim var mı?’ derseniz, yok! Sadece yol kenarı denetim istasyonları, kantarlar denetim yapıyorlar, orada da ‘varsa var yoksa ceza kes gitsin’ durumu hakim. Niye bırakıyorsun ki aracı? Bağlayacaksın. O adam 10 seneden beri o belgeyi almamışsa, zaten almayacak demektir.
“Lojistik Üsten vazgeçilmemeli”
Röportajımızı gerçekleştirdiğimiz Lojistik Üssün oldukça güzel olduğunu belirten Çetin “Şu an için düzenli, güzel bir yer. Buradan vazgeçilmemesi lazım. Bu tesis genele yayılmalı” şeklinde konuşuyor.
Söz sırası şimdi de 28 yıllık tır şoförü olan Gaziantepli Sayid Şimşek’e geliyor. Sayid Bey tüm belgelerini tamamlamış, duyarlı bir şoför ancak o da diğer meslektaşları gibi oldukça dertli!
Diğer meslektaşlarına kıyasla, yetki belgelerine değinen Şimşek daha memnun; “Devletimize teşekkür ediyorum. Ben bütün belgelerimi eksiksiz olarak aldım. Nereden baksan 6-7 adet ehliyetimiz mevcut. Devletimiz ne derse, ona uyuyoruz. Devlet ne zaman yurtdışı kapılarını yasaklarsa, oradan ayağımızı çekiyoruz. Yani devletimizin kanunlarına sonuna kadar bağlıyız ”diyor.
“Bu haraç kesmek değildir de nedir?”
Sözlerine şöyle devam ediyor; “Ancak mağduruz. Şurada kantardan girerken 35 lira alınıyor. Şimdi buranın ne özelliği var? Dışarda kantar 10, park 10 liradır. Eder sana 20 lira. 15 lira burada bizden fazla alınıyor. Bu haraç kesmekle aynı şeydir! Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olarak buna karşıyım. Zaten bütün şoförler de bundan şikayetçi. 35 lira çok yüksek bir rakam. Biz senin vatandaşınız. Şoför olarak buna gücümüz yetmiyor.”
“Türkiye Cumhuriyeti’nin tırlarını satıyor”
“İş adamlarımız bazen çok yanlış yapıyor, onu da kendi milletine yapıyor” diyen Şimşek;” Bunu da dikkatle okusunlar; buradaki yükü İran’a gönderiyor, İran’daki yükü İran kapısına yükleyip Rusya’ya götürüyor. Bunu yapan bizim Türk firmalarımız. Sen bu yükü niye İran kapısına gönderiyorsun? İran kapısında kendi tırlarıyla Türkmenistan’a götürüyorlar. Nedenmiş? 500 dolar fark kalıyormuş. Yani iş adamının cebinde 500 dolar kaldığı için, biz de o yükü çalıntı yapıyoruz. Türk tırına karşı fazlaca hırsızlık yapılıyor. Bence o tüccar milliyetçi değildir, milletini sevmiyordur.
36 senedir meslekte olan Özdemir Kaplan ise Türk araçlarının ve şoförlerinin Avrupa’daki imajından rahatsız; “Türk araçları Avrupa’da 3.sınıf vatandaş muamelesi görüyor.”
“Bizi Merkez Bankası sanıyorlar!”
“Avrupa’ya gittiğimizde, cezada misilleme dediğimiz bir şey vardır. Türkiye’de en büyük trafik cezası, mahkemesiz 1.200 lira, Avrupa’daki en büyük ceza ise 30 bin Euro; yani aracı da hediye et git cinsinden. Türk araçları Avrupa’da 3.sınıf vatandaş muamelesi görüyor. Kanuna uysan da ceza yazıyor. Paran olmadığı zaman ise seni Sırbistan’da ceza evine atıyor. Normal şartlarda evrakını alır, aracını da parka koyar. Ama cezaevine atıyor paran gelene kadar. Avrupa dışı gümrüklerde ise Türk araçlarının rüşveti %500’dür. Diyelim Ukrayna’da yabancı araç 50 ruble verir, Türk aracı ise 500 ruble verir. Rusya’da Türk arabası 2500 rubledir, diğerleri ise 250 ruble. Bizi merkez bankası zannediyorlar! “
“Piyasanın fiyatını düşürüyorlar!”
Özdemir Kaplan diğer arkadaşlarıyla hem fikir, ona göre de yurtdışından boş araçların girişi yasaklanmalı, denetimler artırılmalı. “Zararına götürüyorlar. İşlerini bir şekilde bağlıyorlar. Bunlara izin veriliyor. O zaman ne oluyor Türk tırları mağdur oluyor.”
“Tesis temiz, ihtiyaçlarımızı karşılıyor, bunun gibi tesisler yaygınlaşmalı!”
Ankara Lojistik üssüne ilk kez gelme fırsatını yakalamış olan Kaplan, böyle tesislerin yaygınlaşması gerektiği görüşünde; “Terminali güzel, temiz, ihtiyacımız olan her şey burada var. Bu tesisler yayınlaşmalı. Şehrin içine büyük araçlar girmemeli. Dünyada da uygulandığı gibi otobanın üzerinde olmalı. Şehrin 50-60 km uzağındaki bu tesisler her şehrimizde bulunmalı!”
“Senden bir ricam var devlet baba…”
Konuşmamızı sonlandırırken Kaplan son bir ricasını eklemek istiyor; “Devletimiz bir tek aracı olana da tır karnesi versin. Avrupa’da bu böyledir. Bir aracı olan da üç aracı olan da yük taşıma karnesi alır. Yük taşıma karnesi tır karnesi gibidir. Tek araca almamız mümkün olmuyor. Nereden alalım? %20 komisyon veriyor. Babaların eline düştük. Allah yar ve yardımcımız olsun.”