Sektörün “ağabeyi” güçlü firmayı Konya’da ziyaret ettik; ve ufak bir söyleşi ile gündemi değerlendirmelerini istedik.
Hidrokon firmasında Genel Müdür Yardımcısı Bülent Kütükçü ile beraberiz. Söyleşimize genel bir değerlendirme ile başlayalım; günümüzde sektör ne durumunda? Pazarı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizim sektörümüz inşaat ağırlıklı bir sektör; inşaat sektörü hızlıysa bizim sektörümüz de hızlı… Şu sıralarda sektör hareketli; kriz nedeniyle ertelenen yatırımlar şu anda faaliyete geçiyor. Sektörde hareketlilik bir ivme kazandı. Uluslararası piyasalardan özellikle Avrupa piyasalarından gün be gün gelen olumsuz haberler piyasayı kötü etkilemiyor mu tabii ki etkiliyor. Ancak Türkiye’ nin iç dinamiği bunu da tolere etmeye çalışıyor. Kötü senaryolara fazla itibar etmemeye çalışıyor. Bunun yanı sıra kur bizim için çok etkili. Çünkü biz Avrupa patentli markalardan mal alıp makine yapan bir firmayız. Girdilerimizin % 60’ı Avrupa ülkelerinden geliyor. % 40’ı da yurtiçinden… işçilik gibi vergi gibi maliyetlere gidiyor. Fiyatınız Euro ancak TL’den Euro’ya dönerkenki kur çok şeyi değiştirebiliyor. Bu nedenle kurdaki ani iniş ve çıkışlar bizim istediğimiz bir durum değildir.
Bahsettiğiniz Avrupa’da yaşanan kriz durumu sizin ihracatınızı etkilye bir unsur mu; yoksa iç pazardaki morallerin bozulması açısından mı sıkıntı oluşturuyor? Ki sizin ihracatınızın büyük kısmının da Avrupa ülkeleri dışındaki Azerbaycan ve Türkî Cumhuriyetler gibi ülkelere olduğunu da biliyoruz.
İki taraflı… Avrupa krizinden etkilenen ülkeler var; etkilenmeyen ülkeler var. Azerbaycan bu krizden etkilenmeyen ülkelerden. Ancak öbür tarafta Romanya var; Polonya var. Bunlar Avrupa Birliğine üye ülkeler, direk etkileniyorlar. Dolayısıyla ihracatımız açısından etkileniyoruz. Bunun yanı sıra hammadde yönünden de sıkıntı oluşuyor. Alımlarımızı başta İtalya olmak üzere Avrupa Birliği ülkelerinden yapıyoruz. İtalya’ nın kötü senaryolarda adı geçiyor. Her şey Almanya’nın iki dudağının arasında; krizi isterse bitirir, isterse çıkarır. Böyle bir ortam var Avrupa’da şu anda. İtalya, İspanya gibi ülkelerin iflasın eşiğine geleceği kimsenin aklına gelmezdi. Ama bunların da gerçek olabileceğini gördük. Ancak biz Türkiye’ de çok kriz gördüğümüz için bu durumlara daha alışkınız. Kriz yönetiminde onlardan çok çok daha iyiyiz. Önemli kararları korkmadan alabiliyoruz. Bu yüzden biz onlardan çok daha avantajlıyız.
Tabii inşaat sektöründeki büyüme ve geçen seneden beri Türkiye’ de yaşanan krizden çıkış trendi sizin sektörünüzün de tüm olumsuzluklara rağmen büyümesine neden oldu? Bu konuda neler söylersiniz?
Biliyorsunuz bu 2008’de başlayıp 2010 başlarına kadar devam eden bir kriz… 2010 başından itibaren yavaş yavaş toparlanma başladı ve 2011 itibariyle de tamamıyla sonlandı. O günlerle bugünler arasındaki fark çok büyük. Şöyle söyleyebilirim; kriz öncesine dönüyoruz. Kriz öncesinde ayda 30, 35 makine yaparken krizde bu bir ayda 7 ya da 8 makineye kadar düştü. Şimdi tekrar 30, 35 makineyi yakalamaya çalışıyoruz. Ki şu anda yakaladığımızı da söyleyebilirim. Bu nedenle teslim tarihlerimizin de uzaması söz konusu. Yoğun bir taleple karşı karşıyayız. Sipariş alma bazında 2012 yılını kapatıyoruz neredeyse.
Peki oransal olarak
2012 için % 15’lik bir büyüme bekliyoruz. Eğer kötü senaryolar gerçek olmazsa 2013 için de hedefimiz aynı oranda bir büyüme. Türkiye’deki yatırımlar büyüyerek devam edecek. Türkiye’nin genelinde çok önemli yatırımlar söz konusu. Bu durum bizim gibi inşaatlara makine veren firmalar için çok önemli bir büyüme olanağı yaratıyor.
Bu durum teknolojik gelişmeler ve Ar-Ge yatırımlarının arttırılması yönünde olanaklar da sağlayacaktır. Sizin bu doğrultuda planlarınız ve çalışmalarınız nelerdir? Bununla bağlantılı olarak sektörünüzün durumunu dünya ile karşılaştırıldığında nasıl buluyorsunuz? Sizin ürünleriniz ve yabancı markalar arasında nasıl bir fark var?
Katlanır hidrolik vinç olarak karşılaştırdığımızda bizim Avrupa’ dan çok da bir farkımız yok! Avrupa standardını yakalamış durumdayız. Ancak yerli firmalar belli başlı firmaların dışında firmalar Ar-Ge’ ye yatırım yapmıyorlar. Biz firma olarak sektörün adeta ağabeyi sıfatıyla bütün yatırımları yapıyoruz; diğer firmalar da siz yapın biz sizden alırız gibi bir tavır sergiliyorlar. Hazıra konmayı (!) çok daha kolay görüyorlar. Biz çok ciddi yatırımlar yapıyoruz. Şu anda iki büyük projemiz var. İki projeye harcayacağımız yatırım miktarı 1.5 milyon Euro! Bu üç yıllık bir plandı. Bir buçuk yılını geride bıraktık; bir tanesi bitmek üzere, çok az eksikleri kaldı; diğeri de 2013 ortalarında bitecek. Bir
Yeni 100 ton’luk makinede ne kadar bir üretim hedefiniz var?
Yılda 10, 12 adet üretiriz. Birim fiyatı da 700, 800 bin Euro civarında. Bu tabii ilk etaptaki üretim rakamları olacaktır. Piyasayı da çok fazla kestiremiyorsunuz. Biliyorsunuz batı hayranlığı da bir dezavantajdır yerli üretim için… Batı’ da üretilen sağlamdır; yerli üretim sağlam değildir diye bir inanış var ya; biz bunu kırmak zorumdayız. Yavaş yavaş da kıracağız inşallah.
Standartlaşma konusunda sektörünüzdeki durum nedir? Bu konuda neler söylersiniz?
İmalatçı arkadaşlarımızın birçoğu maalesef standarda uygun üretim yapmıyorlar. Bizde bir CE standardı var; bir de ISO standardı var. Bu standarda uygun makine üretmek zorundasınız. Bu konuda 2006 yılında çıkmış bir kanun olmasına rağmen bugüne kadar bir kez bile olsa bu konuda denetim yapılmamıştır.
Bu çok önemli değil mi? Bu tarz “merdiven altı” diye tabir ettiğimiz firmalarla sizler milyon Euro’ luk yatırım yapan firmalar aynı pazarda rekabet etmek zorunda kalıyorsunuz. Bu haksızlığı ortadan kaldırmak için devletin dikkatini çekmek yönünde neler yapıyorsunuz?
Bu konuda sürekli devletin ilgili kuruluşlarıyla temas halindeyiz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sanayi İl Müdürlükleri ile sürekli konuşuyoruz; taleplerimizi iletiyoruz. “Konya bu işin merkezi bir gelin bakın buralarda neler yapıyorlar!” diyoruz; ancak çabalarımız maalesef sonuçsuz kalıyor. Biz ayrıca kimsenin ayağına basıp da ah almak da istemiyoruz. Bu nedenle bu şekilde standart dışı üretimin uzun vadede yaratacağı maddi ve diğer konulardaki sıkıntılar hakkında müşteriyi eğitmeye çalışıyoruz. Eğer bu tarz ürünlerin alıcısı olmazsa üretim de olmaz. Ancak maalesef Türkiye’ de her tür malın bir alıcısı çıkıyor. Bununla birlikte yeni yeni büyük inşaat firmaları her makineyi içeri almıyorlar. Daha titiz beklentiler ile makinelerin seçimini yapıyorlar.
Bu tarz standart dışı üretim yapan firmaların tüm Pazar içindeki oranı nedir?
Türkiye’ de bizim ölçeğimizde başka bir firma yok! Bize yakın bir kaç firma sayılabilir; toplamı 5, 6 firmayı geçmez. Bunların dışındakilerin tümü “merdiven altı” üretim yapan firmalardır.
Yurtdışındaki pazarınıza bir daha dönecek olursak; hangi ülkeler portföyünüzü oluşturuyor? Satışınızın ne kadarını yurtdışı pazara gidiyor?
Suriye kaybımız malum; onun yerini Azerbaycan almış durumda. İran ile ambargo olsa da ticaretimiz devam ediyor. Rusya’ ya da yeni yeni girer durumdayız. Onu da Azerbaycan’ daki firmaya bayilik şeklinde vereceğiz. Romanya, Polonya var; Güney Afrika var. Suudi Arabistan, Irak, Ürdün ve Umman’ ı da sayabiliriz. Hedefimiz toplam üretimin %
Teşekkür ederiz.
Biz de teşekkür ederiz.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |