Son günlerde uluslararası taşımacılık ülkeler arası yaşanan gelişmelerle iyice hareketlendi. Uluslararası taşımalarda söz sahibi olan kuruluşların başında gelen UND ise gerek çabaları, gerekse eylemleriyle kamuoyunun gündemine oturdu. Özellikle Bulgaristan’la yaşanan kriz sonrasında etkisi daha çok hissedilir oldu. Uzun süredir “Kotasız Avrupa” söylemini dillendiren UND uluslararası platformlarda bu istemin geçerli kılınmasından yana tavrını ortaya açıkça koyuyor. Ve tabi ki Rusya ile yaşanan son durumlar… Gündemin bu sıcak gelişmeleri sonucunda UND Başkanı Tamer Dinçşahin’in kapısını çaldık. Oldukça verimli ve bilgilendirici bir söyleşinin tadına vardık.
Bulgaristan taşımalarıyla ilgili son günlerde birçok olay yaşandı. Siz uluslararası taşımacılar olarak çok ciddi sıkıntılar yaşadığınızı ifade ettiniz. Hatta Türkiye ekonomisini ilgilendirecek düzeyde sıkıntılardı bunlar. Bazı eylem planları içerisinde çalışmalarda bulundunuz. Ve iş belli bir noktaya kadar geldi; şu anki son durum nedir?
Bildiğiniz gibi 1 Eylül itibariyle Türkiye’nin karşı uygulamaları gündemdeydi. Ve 1 Eylül tarihi itibariyle karşı uygulamalara başlandı. Konvansiyonel araçlarla ilgili, giden aracın aynı römorkla dönmesi, farklı ülke araçlarının birbirleriyle gelmemesi, geçiş ücretleriyle ilgili para alınması gibi uygulamalar başladı. Alınan bu kararlar Bulgaristan cephesinde büyük tepkilere yol açtı. Biz de Bulgar medyasını çok yakından takip ediyoruz. Şöyle düşünülmelidir ki; karşı taraf ne yapıyorsa cevabını vermek lazım. Cebimizden çıkan yüz milyon dolar rakamı bir tarafa; bu durumda rekabetçi olamıyoruz.
Ayın 11’inde Bulgaristan’la KUKK toplantısı yapılacak. Ancak bu toplantı tam kesinleştirilememiş. Ama olursa o güne kadar da sağlam durup, kapıdaki giriş-çıkışları sağlam yapıp UBAK Belgesini, 3. Ülke Belgesini, Yükleme Belgesini, konvansiyonel araçları çok net takip etmek lazım ki karşılığında da bir şeyler elde edelim.
“Karşılıklılık ilkesi uygulandığı takdirde; Bulgar nakliyecilerin konvansiyonel araçlarının Türkiye’ye taşıma yapamaması halinde, Avrupa Birliği içerisinde zaten taşıma yapamadıklarından dolayı çok büyük ses getirecek. Bugün için ilk tepki konvansiyonel araçlarda oldu. Bugün Bulgaristan’da konvansiyonel araç sahipleri yol kapatma eylemi yapacaklarmış. Niye? Çünkü tek taşıma yaptıkları ülke Türkiye.”
Sizin buradaki yetkililerle de birebir görüşmeleriniz oluyordur. Bu konudaki beklentiniz nedir? Türk tarafının Bakanlık nezdinde oluşturduğu bu çabalar bir sonuç getirecek midir bu probleme?
Mutlaka bir sonuç getirecektir; yoksa bu kadar mücadele etmemize hiç gerek yoktu. Karşılıklılık ilkesi uygulandığı takdirde; Bulgar nakliyecilerin konvansiyonel araçlarının Türkiye’ye taşıma yapamaması halinde, Avrupa Birliği içerisinde zaten taşıma yapamadıklarından dolayı çok büyük ses getirecek. Bugün için ilk tepki konvansiyonel araçlarda oldu. Bugün Bulgaristan’da konvansiyonel araç sahipleri yol kapatma eylemi yapacaklarmış. Niye? Çünkü tek taşıma yaptıkları ülke Türkiye. Ben konvansiyonel aracımla herhangi bir şekilde Avrupa Birliği içerisindeki taşımalarımda zorlanıyorsam; çevre faktörünü önüme koyuyorlarsa aynı karşılığı vermem lazım. Bu tür uygulamalar mutlaka Bulgar nakliyecisinin itelediği Bulgar hükümetinin geri adım atmasına neden olacaktır diye düşünüyoruz.
Kötü senaryodan başlarsak bu konuda bir dirençle karşılaştığınızda ve uluslararası bazı ikili ilişkilerde de Türk hükümetinin bu tavrının yumuşatılmasının istenmesi gibi bir durum söz konusu olur mu?
Bu saatten sonra olmaz. Çünkü biz bugüne kadar bu kararı Bakanlığımızdan çıkarttırana kadar çok zorlandık.
“Bulgaristan tarafı bu rakamları alırken, bu uygulamayı yaparken iki ülke arasındaki iyi ilişkilerin bozulmaması diye bir şey düşünmüyor. Ve biz bunun karşılığındaki bir olayı koyduğumuz zaman iki ülke arasındaki ilişkiler göz önüne alınıyorsa bunda bir yanlışlık var.”
Neden zorlandınız?
Bakanlığımızda iki ülke arasındaki ilişkilerin bozulmaması gerek diye bir görüş hakimdi. Ama Bulgaristan tarafı bu rakamları alırken, bu uygulamayı yaparken iki ülke arasındaki iyi ilişkilerin bozulmaması diye bir şey düşünmüyor. Ve biz bunun karşılığındaki bir olayı koyduğumuz zaman iki ülke arasındaki ilişkiler göz önüne alınıyorsa bunda bir yanlışlık var. Biz bundan etkileniyorsak, dış ticaretteki arkadaşlarım bundan etkileniyorsa mutlaka bunun karşısında durulması lazım. Bu yaptırımların uygulanacağının duyurulmasında çok geç kaldık. Çünkü 1 Eylül uygulama tarihi; biz bunları 1 Eylül’de uygulayacağımızı net olarak daha önceden söylediğimiz zaman bunlar karşılığında önlemlerini alacaklardır.
Onlar bu durumda bir sürprizle mi karşılaştılar?
Sürprizle karşılaştılar; bir de çok net olarak yazılı basınlarında “Türkler söylerler; uygulamazlar” gibi ifadeler yer aldı. Ancak uygulanmaya başlandığını gördüler.
Kararların uygulanmasının dördüncü günündeyiz. Kapıda iyi bir denetim yapılıyor. Denetimle ilgili dernekteki arkadaşlarla evraklarla ilgili iki günlük bir seminer düzenledik. Başmüdürümüzün izniyle kapıdaki memur arkadaşlarımıza bu uygulama nedir? Bu uygulama neyi getiriyor? Hangi belge nedir? Bunları da gösterdik.
“Bir ülke Dünya Ticaret Anlaşmasına tarafsa, Gümrük Birliğine tarafsa, AB’ye giriş sürecinden sonra hiçbir şekilde geçmişteki işlemleri daha kötüleştirilemeyeceği kuralı var. Bu “Standstill Kuralı”. “Standstill Kuralı”nı uygulamayıp da geçmiş dönemlerden daha kötü bir hale getiremezsiniz.”
Diğer kapılarda bu tür ödemeler ya da bu tür taleplerle karşılaşılmıyor mu? Mesela Yunanistan’la.
Hayır. Yunanistan’ın belli bir sayıdaki geçiş belgelerinin çoğu ücretsiz. Belli kısmı da 20 Euro’luk bir belge. Buna farklı bakmak lazım. Biz diyoruz ki 1979’da bir anlaşmamız vardı. Bu anlaşmamızda kurallar belli olmuştu. Biz beraber Gümrük Birliği’nin içindeyiz; AB’ye de adayız. GATT’a imza atmışız. Bir ülke Dünya Ticaret Anlaşmasına tarafsa, Gümrük Birliğine tarafsa, AB’ye giriş sürecinden sonra hiçbir şekilde geçmişteki işlemleri daha kötüleştirilemeyeceği kuralı var. Bu “Standstill Kuralı”. “Standstill Kuralı”nı uygulamayıp da geçmiş dönemlerden daha kötü bir hale getiremezsiniz. Bunu getirdiği için zaten sorun var. Yoksa bu geçiş döneminden önce bu uygulamayı yapmış olsaydı; o zaman kimse bir şey demeyecekti. Yunanistan 20 Euro’yu alıyor; bu parayı AB’ye giriş sürecinden beri alıyordu. Ama Bulgaristan’daki durum farklı; mevcut durum kötüye kullanılıyor. Bu hükmün AB ve Gümrük Birliği kurallarına ters olduğunu söylüyoruz. Bu nedenle “Bu parayı alamazsınız!” diyoruz. Hakların daha kötüye götürülmesi şeklindeki bu uygulama yanlıştır.
“Önceleri hiç olmayan ücret; 270 Dolar oldu birden!”
Ücrette ne kadarlık bir artış yaptı?
Önceleri hiç olmayan ücret; 270 Dolar oldu birden! Yani gidiş dönüşü hesaba katarsak 83 Euro; ikiyle çarparsak 166 Euro oluyor. Yani sıfır liradan 166 Euro’ya çıktı birden. Diğer alınan ücretlerin yanında ekstradan bir külfet. Diyor ki; “1979 Anlaşması yok; 1977 Anlaşmasına dönüyorum.” Biz de diyoruz ki; “Hayır siz mevcut durumu geriye götüremezsiniz.” Bizim tüm savunmamız bu. Götürürseniz burada bir adaletsiz durum oluşur; biz de karşısında başka bir uygulama yaparız.
Aslında biz eksik bir uygulama yapıyoruz. Ton*km de yapmamız lazım. Eğer onun ülkesi 400 km ise ben bu mesafeye 83 Euro veriyorsam; benim ülkem 1600 km ise 1600 km için de aynı oranda transitte 500 küsur Euro para vermesi lazım. 500 Euro da dönüşte vermesi lazım. Ben nasıl ton*km ücretini Suriyelilerden alıyorsam Bulgarlardan da almam lazım. Eğer bu durum düzelmese bu uygulamanın da düşünülmesi lazım.
Peki, AB ülkelerinin kendi aralarında bu tür sistemler yok mu?
Yok. AB ülkeleri arasında kotalı geçiş yok. Serbest dolaşım ilkeleri esas. Türkiye’nin önüne hep çevre faktörü çıkarıldı. Türkiye’nin 180–200.000 araç civarındaki seferinde çevre faktörünün çıkarılması yanlış.
Bulgar yetkililerle masaya oturduğumuzda pazarlaşma gücümüz nasıl?
Pazarlaşma gücümüz diye bir şey yok. Aslında pazarlık yapma gibi bir durum olmamalı. Ulaştırma açısından baktığımızda biz onlardan daha çok geçiyoruz; onların eli bu açıdan kuvvetli. Ama olayın başka ticari boyutları, iki ülke arasındaki ticari durumu göz ardı edilemez.
Konvansiyonel araçları çok fazla olduğu için onların da bize ihtiyacı var. Kendi ihracatları az olduğu için 3. Ülke yüklemelerinde Türkiye yüklerine ihtiyaçları var. Türkiye’deki yükleri de neyle alabilecekler. 3. Ülke Belgesiyle. 3. Ülke Belgesinin sayısı belli olduğu için bununla taşıma yapamazlar; neyle yapacaklar? UBAK Belgeleri ile UBAK Belgeli araçlarının tamamı da Euro 3 motorlu. Bunun dışındaki bir araç için UBAK almadılar. Euro 3 araçlarının sayısı belli. Bunları da çalıştıramayacaklarına göre Türkiye’deki ortak uzlaşıya gelmek zorundalar.
Sizin 1 Eylül öncesinde ulusal bazda bir takım çabalarınız ve eylemleriniz oldu. Uluslararası platformda herhangi bir çabanız var mı?
Uluslararası platformda bildiğiniz gibi “Kotasız Avrupa Eylemimiz” son hızıyla devam ediyor.
Bu eylem çerçevesinde ne yapıyorsunuz?
Kotasız Avrupa’da iç platformda Türkiye içerisinde bütün platformlar kuruldu. Tüm kamu ve buna taraf olabilecek kişiler, sivil toplum örgütleri, meslek örgütlerini ziyaret ederek bilgilendirdik. Bizim haklılığımız bir ölçüde kendilerine anlatıldı. Uluslararası platformda ise Dünya Ticaret Örgütü’ne bir ziyaretimiz oldu. Dünya Ticaret Örgütü’nde tüm taraflarla beraber bu konular konuşuldu. Tüm toplantılarda bu tezimizi dile getirdik. Dış Ticaret Müsteşarlığı kanalıyla bu platformlarda yer alarak haklılığımızı dile getirdik. Geçenlerde Çek toplantısı vardı. 15 dakikalık bir sunum yaptık. Bunun dışında tüm Büyükelçiliklerimiz kanalıyla, tüm dışarıdaki sivil toplum örgütleri kanalıyla bu tezimizi anlattık. Bunun ötesinde hukuksal mücadelemize başladık. Almanya’da bu konuyla ilgili ilk mahkememizi açtık. Çok kısa süre içerisinde iki ülkede bir panel düzenlenecek. Bu panelde o ülke basınıyla AB Topluluğundaki Ulaştırma Komisyonlarıyla bu panelde bir araya gelinecek. İlki Almanya, ikincisi İngiltere. Kasım ayına kadar bu iki panel düzenlenecek. Bu konudaki tezlerimiz, haklılıklarımız ortaya konulacak.
Yaptığınız ikili görüşmelere göre hangi ülkelerin tutumu olumlu?
Dünya Ticaret Örgütü nezdinde tüm ülkelerin temsilcileriyle görüştüğümüzde “Sonuna kadar haklısınız!” dediler. Sektörel derneklerle konuştuğumuz zaman “Haklısınız” deniyor; ulaştırma alanına geldiğimizde Ulaştırma diyor ki; “AB bir tarafa, iki ülke arasındaki ilişkilerdir; biz ne verirsek karşılıklıdır.” Eliniz o ülke ile ulaştırma alanındaki kuvvetinize kalıyor. Biz bunu yıkmak istiyoruz. Adalet Divanı’na çıkarıp üst bir mekanizmada çözmek istiyoruz.
“Bununda ötesinde bir “Koordinasyon Kurulu” halinde bunu sahiplenip birlikte neler yapılacağının planlaması lazım. Böyle bir koordinasyon kurulu yok. Oluşturulması için çaba var. Çok iyi bir danışma ve yürütme kurulumuz var. Ulaştırma, Gümrük, Dış Ticaret gibi kurumların içerisinde olacağı bir kurul kuruluyor. Bu mücadele Türkiye’de bir ilk.”
Uluslararası platformlarda anlaşılıyor ki UND’yi daha fazla göreceğiz. Bu noktada devletten beklentiniz nedir?
Bizim bu çıktığımız yolda haklı olduğumuzu tüm kamu kabul etmek zorunda kaldı. Cumhurbaşkanımız, Dışişleri Bakanımız, Başbakan Yardımcımız Sayın Nazım Ekren, Ulaştırma Bakanlığımız, Dış Ticaret Müsteşarlığımız tamamiyle destek verdi. Gümrük Müsteşarlığımız uluslararası her platformda bunun haklılığını savundu. Baktığınız zaman ortak bir koordinasyon kurulu kurulamadı. Ortak bir koordinasyon kurulu nezdinde bunu anlatmamız lazım. Avrupa Topluluğu Adalet Divanına gidebilmek için devletin sizinle beraber gitmemesi lazım. Çünkü bu tür hukuksal mücadelelerde devlet taraf olamıyor. Ancak devlet size lobi desteği, maddi destek, bilgi desteği verir. Dış Ticaret Müsteşarlığımız bu konularda bizim önümüzü açtı ve sonuna kadar destek veriyor. Tüm kamunun gittiği uluslararası toplantılarda bu konuyu dile getirmesini istiyoruz. Ulaştırma Bakanlığı bildiğimiz kadarıyla ayda 10’un üzerinde toplantı yapıyor. Gümrük ve Dış Ticaret Müsteşarlıkları da toplantı yapıyor. Bu toplantılarda dile getirilmesi bizim için yeterlidir. Bununda ötesinde bir “Koordinasyon Kurulu” halinde bunu sahiplenip birlikte neler yapılacağının planlaması lazım. Böyle bir koordinasyon kurulu yok. Oluşturulması için çaba var. Çok iyi bir danışma ve yürütme kurulumuz var. Ulaştırma, Gümrük, Dış Ticaret gibi kurumların içerisinde olacağı bir kurul kuruluyor. Bu mücadele Türkiye’de bir ilk. Bu konuyla ilgili çok ince ve ciddi bir mücadele veriyoruz.
Bu arada yaşanan bir Rusya sıkıntısı da var… Bu konuda neler yapılmalı?
Rusya’daki olayla ilgili 16 Temmuz’da başlayan “risk faktörü” denen araştırmada Rusya kendisine göre haklı. Bize göre ise uygulama sistemi yanlış. “Ben ülkemdeki vergi kaybını ve kayıt dışı ekonomiyi kontrol altına almam lazım” diyor Rusya. Bu durum nedeniyle bir denetim mekanizması oluşturulmalı. Bu denetim mekanizması öyle ki; gelen malların fiili gümrüğü bitiriliyor. Her şey bittikten sonra ikinci bir mekanizma devreye giriyor. Burada da denetimler başlıyor; denetimlerden sonra işlemler başlıyor. Faturayı, malı ve beyanların doğruluğunu denetliyor. Bir ölçüde kendi ithalatçısının kontrolünü yapıyor. Bu 2000’li yılların başında yeşil koridorla başlayan bir olaydı. Türkiye şunu teklif etmişti; “İkili bir koridor oluşturalım; Türkiye ile Rusya arasındaki gümrük ekranlarını birleştirelim. Burada yapılan işlemi siz sizde yapılan işlemi de biz gününde görelim; bu şekilde hareketimiz hızlansın” dedi. Bunu Rusya, İsveç ve Finlandiya’yla yapıyor zaten. Biz bazı ürünleri teklif ettik; ama Rusya bunu o zaman kabul etmemişti. Şu an gümrük idareleri bunu konuşuyor. Bu konuda anlaşırlarsa bu taşımacı açısından bulunmaz bir nimet. Ben buradan çıktığım zaman evraklarım orada görülecek ve ben bir dakika beklemeyeceğim. İthalatım zamanında yapılacak ve işlemlerim bitirilmiş olacak. Ama Türkiye buna uygulamaya hazır mı acaba? diye düşünmek lazım.
“2008 zor bir seneydi. Akaryakıt ve ek maliyetlerden dolayı. Suriye’nin, İran’ın farklı akaryakıt fiyatlarıyla ilgili yapmış olduğu işlemler, Bulgaristan’ın getirmiş olduğu ilave maliyet, Rusya’nın krizi, Gürcistan-Kafkasya’daki savaş durumu, ulaştırma ve Türk nakliyecisi açısından inanılmaz sıkıntılı bir 2008 getirdi.”
Son söz olarak ne söyleyeceksiniz?
2008 zor bir seneydi. Akaryakıt ve ek maliyetlerden dolayı. Suriye’nin, İran’ın farklı akaryakıt fiyatlarıyla ilgili yapmış olduğu işlemler, Bulgaristan’ın getirmiş olduğu ilave maliyet, Rusya’nın krizi, Gürcistan-Kafkasya’daki savaş durumu, ulaştırma ve Türk nakliyecisi açısından inanılmaz sıkıntılı bir 2008 getirdi. 2009’un da dünyadaki bu hareketli durum, ekonomik krizinin yansımasıyla sıkıntılı geçeceği aşikar. Bu nedenle taşımacılık sektörü üzerine kamunun farklı bir şekilde yaklaşımda bulunması lazım.
Karayolu taşımacılığının Türkiye’de çok geliştiği hatta deniz ve başka taşıma türlerinin gelişimini de etkilediği söylenir. Ama 1950’den bu yana baktığınız zaman karayolu taşımacılığına bir desteğin olmadığını görürsünüz. Kamu ve devletten alınan bir destek yok. Karayolu taşımacılığı diğer modların gelişimini etkilemedi. Onların gelişimi karayolu taşımacılığının karlılığını daha da arttıracaktır. Ulaştırma Bakanlığı’nın projeler geliştirmesi, sektör dernekleriyle bir araya gelip mutlaka strateji geliştirmesi gerekir. Yoksa 2008’de başlayan bu zorlanma 2009’da da devam eder.
“ÖTV’siz akaryakıtı desteklemek zorundayız. Özel bir araçla ticari aracın arasındaki fark ortaya çıkmalı. Sigorta sisteminde mutlak bir şekilde özgürlük lazım.”
Stratejik kararları başlıklar halinde sıralayabilir miyiz?
Taşımacı hakkında 5607 olan Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu gözden geçirilmeli. Sizin dışınızda oluşabilecek her türlü olayda sorumluluk sizin sırtınızda. Dolayısıyla bir taşımacı olarak sürekli diken üstündesiniz. Bu kadar riski omuzlarınıza alamayacağınız aşikârdır. Bunu tekrar bir gözden geçirmek gerekir. Bunun dışında karayolu taşımacılığı için bir iş kanunu çıkarmak lazım. ÖTV’siz akaryakıtı desteklemek zorundayız. Özel bir araçla ticari aracın arasındaki fark ortaya çıkmalı. Sigorta sisteminde mutlak bir şekilde özgürlük lazım.
Uluslararası konvansiyonların (ADR gibi) ötelenmeden hayata geçirilmesi lazım. Bu bizim için efor kaybı. Bozulabilir gıda maddeleriyle ilgili konvansiyonun Türkiye’de artık yürürlüğe konulması lazım. Artık KUKK toplantılarından bir sonuç alamıyoruz bizim taşımacılık filomuz ve gücümüz kuvvetli artık ulaştırma konusunda hakkını alacağımız KEKK toplantılarına katılmamız lazım.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |