BRICS’e üye olma talebimizin ısıtılıp ısıtılıp yeniden masaya getirilişinin kaçıncısı olduğunu ben unuttum. Sayısını hatırlayanlar varsa lütfen beni aydınlatsın.
Ne zaman AB’ye kızsak, ne zaman şu sıralarda tartışmalı olmakla beraber Kopenhag kriterlerinden usansak, ne zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına uyum sorunu yaşasak, arada bir ABD’ye teessüflerimizi bildirsek, NATO’dan hoşlanmasak, vs. BRICS kozunu adeta bir şantaj kartı olarak masaya getirmekten hiç vaz geçmedik.
Bu yazıda işin siyasi boyutunu bir yana bırakmak niyetindeyim. Hani NATO’dan vaz geçip farklı sulara mı yüzmek niyetini sorgulamayacağım. Ancak son iki haftada yaşadıklarımız ve söylemlerimizle ne kadar tutarlı olup olmadığımızı bir kaç küçük teknik hatırlatmayla değerlendirmeye çaba göstereceğim.
Öncelikle Dışişleri Bakanı Fidan’ın beş yılın ardından ilk defa AB gayrı resmi Dışişleri Bakanları toplantısına davet edildiğini, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri’nin bu daveti bir fırsat olarak değerlendirdiğini unutmamakta yarar var. Bu toplantı vesilesi ile hiç kimsenin Türkiye’nin tekrar AB üyeliği rayına gireceğine inancı olmadığının da altını çizelim. Ancak iki ana başlıkta bir ilerlemenin karşılıklı çıkarlar bağlamında olup olmayacağı kayıtlara düştü. Vize sorunu konusundaki bir ilerlemenin belki kademeli iyileştirme niteliğinde olabileceği, öte yandan uzun süredir tartışma konusu olan gümrük birliğinin güncellenmesi konusunda bazı somut adımlar atılabileceği bu toplantı vesilesiyle düşünülmeye başlandı.
Peki gümrük birliğinin bırakın güncellenmiş halini, mevcut halini hatırlayan kaldı mı?
Eğer karşılıklı siyasi irade bu yönde tecelli ederse, güncellenmiş hali yapılacak oldukça zahmetli teknik bir çalışmanın konusu olacaktır. Güncellemeyi bir tarafa bırakıp, mevcut durumu tanımlamaya çalışalım.
Türkiye ile AT (AB değil) arasındaki gümrük birliği sanayi ürünlerinin ve sanayi katma değeri oranında işlenmiş tarım ürünlerinin Türkiye ile AT arasında serbest dolaşımını, üçüncü ülkelere karşı da ortak gümrük tariflerinin ve bir adım ilerisinde ortak koruma önlemlerinin uygulanmasını öngören bir düzenlemedir. Sözkonusu gümrük birliği ile üçüncü ülkeler aleyhine bir ticaret alanı oluşturulması, 1995’e kadar GATT’a (Gümrük ve tarifeler üzerine Genel Anlaşma), 1995 yılından itibaren GATT’ın kurumsallaşmış yapısı olan Dünya Ticaret Örgütüne istisnai kural olarak konsolide edilmiş bir yükümlülüktür. Diğer ifadesi ile ben gümrük birliğinden sıkıldım, ayrılıyorum demenin şu anda hesaplanması neredeyse imkansız ciddi maliyetleri vardır.
Peki BRICS’e üye olmakla gümrük birliğinin ne ilgisi var?
Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin özelinde konuya yaklaştığımızda, özellikle Rusya’ya karşı uygulanan ambargolar, Çin başta olmak üzere diğer BRICS ülkelerine karşı uygulanmakta olan ticari korunma önlemleri (anti damping, anti sübvansiyon, vs.), bir gümrük birliği yükümlülüğü olarak Türkiye’nin de uygulaması gereken önlemler niteliğindedir.
Hoş çeşitli vesilelerle, Türkiye’nin AB’den kaynaklanan nedenlerle AB’nin ortak ticaret politikasına tam olarak uyum sağlayamadığı, dolayısı ile koruma önlemlerinden de çeşitli bahanelerle kaçınabileceği öne sürülebilir. Ancak bu durum herhalde ticaret savaşlarının giderek yoğunlaşması kaçınılmaz hale gelecek önümüzdeki dönemde AB tarafından çok da kabul görmeyecektir.
Çok basit örnek verelim, Çin’den BRICS vasıtasıyla sıfır gümrükle (AB’nin uyguladığı Ortak Gümrük Tarifesinden muaf) + olası anti damping ya da anti sübvansiyon vergisi uygulanmadan Türkiye’ye ithal edilen ve dolayısı ile millileşen bir ürünün, Türkiye-AB gümrük birliği dolayısı ile AB’de serbest dolaşımda olacağı sizce kabul edilebilir bir durum mu?
Bu arada Çinli yatırımcıların Türkiye’ye yatırım yapma iştahlarının arkasında Türk menşei kazanıp, Türkiye-AB gümrük birliği kurallarından yararlanmak isteği yok mu? Ben Türkiye’ye yatırım yapmış Çinli yatırımcı olsam, Türkiye’yi BRICS’de görmek istemezdim. Çünkü BRICS’e katılacak olan Türkiye bu koşullar altında AB’nin gümrük birliğinin çok büyük bir olasılıkla dışında kalacağından Türkiye’ye yatırım yapmanın pek bir anlamı kalmaz. Siz Çin olsanız Türkiye’yi BRICS’de ister miydiniz?
Allah’tan şu sıralarda Rus yetkililer, Türkiye’nin BRICS’e katılmasının sanıldığı kadar kolay olmadığının altını çiziyorlar. Türk uzmanlara kulakları tıkalı olan yetkililerimiz, işin içine Rus uzmanlar katılınca dinlemekten kaçınmıyorlar.